Bahri KILINÇEL bilgi@bahrikilincel.com
kale meydan belgrad



BELGRAD Belgrad, Sırpça’da beyaz şehir anlamına geliyor. Panoniyen Ovası’nın Balkanlar ile buluştuğu, Sava ve Tuna nehirlerinin birleştiği noktada kurulmuş adı gibi ferah, aydınlık ve huzurlu bir kent.  KALE MEYDANIKalemeydan Parkı (Kalemegdan) Belgrad gezilecek ve görülecek yerler arasında ilk sırayı almakta. Şehir sakinleri ve şehre seyahat eden turistler için Belgrad’ın en gözde noktası. Tuna (Danube) ve Sava nehirlerinin birleştiği yerde bulunan tepede yer alan Kalemeydan Parkı ve parkın içinde bulunan Belgrad Kalesi şehrin en güzel manzarasını ayaklarınızın altına sermekte. Yazın sıcak günlerinde veya kışın o soğuk günlerinde Belgrad seyahati yapmanız Kalemeydan’ı ziyaret etmenize asla engel değil. Yılın her günü Kalemeydan parkı oturup çevreyi izlemeye gelenlere, sohbet edenlere, bisiklet sürenlere, parkta yürüyüş yapanlara, Belgrad Kalesi’ni ziyaret edenlere veya sadece anın tadını çıkaranlara her daim kapılarını açmakta. Belgrad seyahatim sırasında Kalemeydan Parkı sunduğu imkanlar ve harika manzarası sebebiyle özellikle fotoğraf çekmek için benim de favori uğrak noktam oldu. Günümüzde Kalemeydan parkı tamamen keyif, dinlenme ve sosyalleşme amacıyla kullanılıyor olsa da tarihinde yaşadığı bir çok savaşta 6 milyondan fazla kişinin ölümüne tanıklık etmiş tarihi bir yapı olarak karşımıza çıkıyor. Osmanlı döneminde “Kale” ve “Meydan” kelimelerinin biraraya gelmesinden adını alan Kalemeydan farklı isimlerle de anılmakta. Bunlar arasında en bilinir olanlar Hristiyanlık duvarı (Wall of Christianity), Savaş Duvarı (Gate of Wars), Seyir Tepesi (Contemplation Hill), Savaş Evi (House of Wars), Mücadele Tepesi (Hill of Combat) ve Özgürlük Zaferi ve Evi (Glory and House of Freedom). Belgrad ziyaretiniz sırasında şehrin yoğunluğundan uzaklaşmak, parkta keyifli bir yürüyüş yapmak, harika günbatımı eşliğinde Tuna ve Sava nehirlerini eşliğinde Yeni Belgrad (Novi Beograd) manzarasının tadını çıkarmak ve etkileyici fotoğraflar çekmek için Kalemeydan Parkı kesinlikle ziyaret etmeniz gereken bir nokta. Kalemeydan Parkı içinde birbirinden farklı sanat eserleri, müze, galeri gibi yapıları da ziyaret edebilirsiniz. En güzel yanı ise bu harika kaleye giriş için herhangi bir ücret ödemeniz gerekmemekte. Kalemeydan Parkı İçinde Görülmesi Gerekenler Anahtar Teslim Anıtı Kalemeydan parkı girişinin sağ tarafında Osmanlı’nın, 6 Nisan 1876 tarihinde, Belgrad, Smederevo, Šabac ve Kladovo kalelerinin anahtarlarını Sırplara teslim etmesini tasvir eden yatay bir mermer anıt bulunmakta. Anahtar değişimi Sırp tarihinde bağımsızlıkları anlamında önemli bir yer tutmakta. Olayın 100. yılı sebebiyle anahtar değişiminin yapıldığı alana kurulan bu anıt önemli olayı gelecek nesillere aktarmak üzere koruma altında tutulmakta. Mihailo Paonović tarafından yapılan beyaz mermer blok üzerinde A. Srefanović tarafından oyulmuş çalışma bulunmakta. Anıt 1967 yılında büyük bir kutlama ile Kalemeydan Parkı içine dahil edilmiş. Fransa Şükran Anıtı, Kalemeydan Parkı Fransa’nın 1. Dünya savaşı sırasında Sırbistan’a yaptığı destekler ve dostluk anısına 1930 yılında Fransa’ya Şükran Anıtı (Monument of Gratitude to France) Kalemeydan Parkı içinde dikilmiş. Anıtın merkezinde elinde kılıç tutan kadın figürü savaş sırasında Sırplara destek veren Fransa’yı betimlemekte. Heykel kaidesinde iki adet kabartma bulunmakta. “Çocuklu Kadın” Sorbonne’nun eğitime verdiği desteği ve “Savaşçılar” da 1. Dünya Savaşı sırasında görev yapmış Fransız ve Sırp askerleri betimler. Sırplar uzunca bir süre Frankofondu ve Sırbistan’ın en popüler yabancı dili de Fransızca idi. Bosna savaşı sırasında Fransız medyası bazı sebeplerle Sırp karşıtı propaganda yapması ve ardından NATO’nun bombalama yapması Fransa ile olan dostluğu bitiren, bardağı taşıran son damla olmuş. Bütün bu olaylar sonucu Kalemeydan Parkı içinde bulunan heykel siyah bir kumaş ile örtülmüş ve “Artık var olmayan Fransa’nın sonsuz zaferi” yazan bir tabela heykelin önüne konmuş. Tabii bu durum çok uzun sürmemiş ve 2000 yılında kurulan hükümet ile Sırbistan – Fransa ilişkileri tekrar iyileşerek heykel orjinal görüntüsüne geri dönmüş Balıkçı çeşmesi Sırp heykeltraş Simeun Roksandić tarafından yapılan çeşme 1907 yılında Londra Balkan Sergisinde yer almış. Roksandić’e heykeli taşıyan geminin Belgrad’a dönerken battığı söylenmiş. Bunun üzerine heykeltraş heykelin bir kopyasını daha yapmış. Böylece iki adet yapılan heykelin ikinci kopyası Kalemeydan Parkı içinde orjinali ise Zagreb’te bulunmakta. Kalemeydan Parkı korkunç hikayelere ve gizeme sahip Roma Kuyusu’na ev sahipliği yapmakta. Belgrad ziyareti sırasında Alfred Hitchcock bile Roma Kuyusu’nun ürpertili görünümü üzerine yorum yapmış. Günümüzde bile Roma Kuyusu’nun ne kadar eski olduğu veya ne amaçla kullanıldığı hakkında tarihçilerin kesin bir bilgisi yok. Farklı kaynaklara göre kuyu ya Romalılar tarafından 2.000 yıl önce veya Avusturyalılar tarafından bir kaç yüz yıl önce yapılmış. 60 metre derinliğinde ve 3,5 metre genişliğinde olan kuyunun her yönde spiral merdivenler bulunmakta. Gerçek bir kuyu olmayan yapıya suyun nasıl geldiği de bilinmemekte. Bir zamanlar tahıl ambarı ve zindan olarak kullanıldığı bilinmekte. 15 yy’da Türkler Belgrad’ı kuşattığı dönemde Kalemeydan Kalesi’ni koruyan Macar garnizonu ile belli bir miktar para karşılığı teslim olması için anlaşmaya varılmış. Yapılan hainliğin haberi Macaristan’a ulaşır ve halihazırda açılmış olan şehir kapılarındaki düşmanı defetmek için bir ordu gönderilir. Hainlik yaptığı belirlenen 37 kişi açlıktan ölmek üzere Roma Kuyusunun dibine atılır. Bir süre sonrasında açlıktan dolayı çıldırdıkları anlaşıldığı zaman kuyuya bıçaklar atılır. Söylentilere göre burada bulunan mahkumlar bu bıçaklarla birbirini öldürmüş. Roma Kuyusu hiç bir zaman tam olarak araştırılamamış. Sava nehrine doğru kazı yapılmaya çalışılmış ise de kayalık alanın sertliği karşısında başarısız olunmuş. II. Dünya savaşı sırasında Almanların kuyuyu araştırmaya başlaması halkın da oldukça dikkatini çekmiş. Söylentilere göre Almanlar Belgrad’ın yer altı planlarını Avusturyalılar’dan ele geçirmiş ve bu planlarla tüm su kemerlerini ve tünelleri keşfetmişler. Bu keşifler tüm Belgrad işgali süresince devam etmiş ve görünüşe göre Rus orduları Belgrad’a gelmeden önce kaçışlarına yardımcı olmuş. Bilinenlere göre de kuyunun tabanını araştıran iki Alman dalgıç Roma Kuyusu’nda can vermiş. Araştırma için kuyunun tabanına inen iki dalgıç kaybolmuş ve bir daha haber alınamamış. Kuyunun nehirle arasında sifon görevi gören tünellerle bağlantılı olduğu ve dalgıçların bu tünellerden nehre düşerek öldüğüne inanılmakta. Roma Kuyusu’nda ortaya çıkan gizemli olaylar bir kaç filme de ilham kaynağı olmuş. Olaylardan en ünlüsü Belgrad’lı bir adam metresini yürüyüşe çıkarır ve ardından derin boşluğa iter. Hikayeyi daha da korkunç yapan ise olaydan 10 gün sonra kadının cesedi su yüzeyinde ortaya çıkar. Soruşturma sırasında cesedin üstünde bulunan otobüs bileti ile aynı seri numarasına sahip bilet katil üzerinde de bulunarak olay sonuçlandırılır. VİKTOR ANITI Victor Anıtı, Kalemeydan Parkı | Xevi V @Flickr Belgrad’ta gördüğüm anıtlar arasında favorim olan Victor anıtı 1928 yılında Selanik cephesinin yarıp geçilmesinin 10. yıldönümü amacıyla dikilmiş. Cephenin yarılmasının ardından bir kaç gün içinde Bulgaristan ve Avusturya-Macaristan teslim olmuş. Alman İmparatoru Wilhelm II 62,000 Sırp askerin savaşı tercih etmesini utanç olarak adlandırmış. I. Dünya savaşı ve Avusturya-Macaristan işgali süresince, erkek nüfusunun % 60’ı kadarı, 1,300,000 Sırp öldürülmüş. Victor Anıtı Yugoslavya Krallığı’nın en büyük heykeltraşı olarak kabul gören Ivan Meštrović tarafından yapılmış. 14 metre yüksekliğinde bulunan, kaidesi taştan yapılan heykel elinde güvercin olan bir adamı temsil etmekte. Aslında belediye anıtı zamanında şehir merkezi olan Terazije Meydanı’na koymak istemiş. Anıtta bulunan erkek figürünün çok fazla çıplaklık içermesi Belgradlılar’ın bu isteğe karşı gelmesine sebep olmuş. Bu istek karşısında heykel şehrin gözlerden uzak bir noktası olan Kalemeydan Parkı na konur. İronik olan ise günümüzde bu bölgenin Belgrad’ın en gözde alanlarından birisi haline gelmesi. Zamanında şehir merkezinde istenmeyen Victor Anıtı artık Belgrad şehrinin sembollerinden birisi haline gelmiş. Sokolovic Çeşmesi, Kalemeydan Parkı Sırp olarak doğan Sokollu Mehmet Paşa Osmanlı döneminde devşirme olarak Edirne Sarayına getirilmiş ve devlet adamı olarak görev yaptığı süreçte vezirliğe kadar yükselmiş. Belgrad’ta Sokollu Mehmed Paşa adına günümüze kadar ulaşmış tek eser Kalemeydan Parkı içinde bulunan çeşmedir. 16. yy’ın ikinci yarısında kendisi tarafından yapılan bu çeşme Osmanlı dönemine dair oldukça nadir bir eser olarak günümüze kadar korunmuş. 2006 yılında yapılan restorasyon çalışmaları sonucunda çeşme kullanıma tekrar açılmış. Nebojsa Kulesi, Kalemeydan Parkı | stefanpaun @Flickr Efsaneye göre Nebojša Kulesi (Nebojša Sırpça’da “korkusuz” anlamındadır) hiç bir zaman fethedilemedi. Türklerin Belgrad fethinden sonra gökyüzüne yükselen kulenin aşağı şehre indiği dilden dile anlatılan bir efsanedir. Buna rağmen efsanede adı geçen aşağı şehirdeki Nebojša kulesi ile bugünkü kule aynı değildir. Orjinal Nebojša kulesi gerçekten de havaya uçmuş fakat bu fethi önlemek için değil basit bir barut deposunun patlaması sebebiyle gerçekleşmiş. Kulenin çevresinde Küçük Kalemeydan denilen bölge de patlamadan büyük zarar görmüş. Bugün gördüğümüz Nebojša kulesi sadece havaya uçan kulenin adını taşımakta. Mimarisi orjinalinden farklıdır. Asıl kuleden daha alçak inşaa edilen Nebojša kulesi 5 katlı ve 6 adet atış bölgesine sahip. İlk isimleri Beyaz Kule veya Timisoara Kulesidir. Belgrad limanı Tuna nehri üzerindeki önemini yitirdikten sonra Türkler Nebojša Kulesi’ni Belgrad’ın en ünlü zindanına çevirmişler. Politik öneme sahip düşmanlar kahraman olmamaları için öldürülmez, açlık, soğuk veya hastalıktan rezil bir şekilde ölmeleri için sürgün edilirmiş. Böylece ölen kişinin şehit olmasının da önüne geçilirmiş. Nebojša Kulesi’nin en ünlü mahkumu Constantine Rhigas, Sırbistan’da bilindiği adı ile Rigas Feraios veya Riga od Fere. Yunan bir şair olan Constantine aynı zamanda 18 yy’da Türklere karşı Balkan ayaklanması organize etmeye çalışan Filiki Eteria örgütünün de etkin bir elemanıdır. Yakalanıp Nebojša Kulesi’nde mahkum olmuş. Rhigas boğularak ölmüş ve cesedi Tuna nehrine atılmış. Kalemeydan Parkı yakınındaki bir sokağa adı verilmiş ve bu sokakta adına dikilen bir anıt bulunmakta. Günümüzde Nebojša Kulesi tarihinden kesitlerin görülebileceği bir müze şeklinde kullanılmakta. Bir katı ilk Sırp ayaklanmasına ve yeni dönem Sırbistan ve Yunanistan’a ayrılmış. Kulenin özel bir bölümünde de Rigas Feraios ve diğer mahkumlarla ilgili bilgi ve belgeler bulunmakta. ZİNDAN KAPISI 15 yy’da Macarlar tarafından inşa edilen kapı Türkler’in Belgrad’ı fethetmesinden sonra “Zindan Kapısı” adlandırılmış. Zindan Kapısı oldukça güçlü askeri öneme sahip bir yapı olmasına rağmen tarihçiler kale kapısı olarak öneminin azalmasından sonra zindan olarak kullanıldığını düşünmekte Kalemeydan Parkı çevresinde bulunan Roma Duvarı, Belgrad’a Singidunum denilen ve Romalılar tarafından yönetildiği dönemde inşa edilmiş. Sayısız kereler tüm kale yıkılmış, tekrar kurulmuş ve genişletilmiş. Otantik bir yapıya sahip olan duvarda kullanılan taşlar bir çok kez karıştığı için ne zaman hangi seviyelerde olduğunu anlamak oldukça zor. Özellikle çok eski zamanlar hakkında duvarla ilgili kayıtlara ulaşmak oldukça zor. Sahat kapısı ve Saat Kulesi’nin yapımına Avusturya’lılar tarafından başlanmış olsa da bitişi 18. yy’da Türkler’in dönemine denk gelir. Her iki yapının inşaası Venedikli Andreo Cornaro tarafından yapılmış. Kapının üstündeki saat kulesi yapıldığı zamandan günümüze kadar otantik görünümünü korumuş nadir yapılardan. Kalemeydan Parkı İstanbul Kapısı, Belgrad Yukarı kasabanın girişinde bulunan İstanbul (Stambol) Kapısı İstanbul’a uzanan yoldan sonra bu adı almış. Kalenin güneydoğu bölgesinin ana kapılarından birisi olan İstanbul Kapısı 1750 yılında inşa edilmiş. Yan siperler ile demir kaplamaya sahip ve çift kapı ile güçlendirilmiş. Türklerin Sırbistan’ı kontrol ettiği dönemin kapanışında şehrin anahtarları Prens Mihailo’ya bu kapı önünde teslim edilmiş. Günümüzde İstanbul Kapısı çevresinde bilgi bürosu ve küçük bir hediyelik eşya dükkanı bulunmakta. Ana Kalemeydan Parkı ile Yukarı Kasaba’yı (İstanbul kapısının iç bölgesi) bağlayan kapıya Türklere karşı ilk ayaklanmayı organize eden lider Karadjordje adı verilmiş. 1807 yılındaki Belgrad Kalesi kuşatması sırasında bu kapıdan geçerek isminin verilmesine sebep olmuş. Karadjordje Türkler için sürekli bir sıkıntı olmuş. Öyle ki bu kapıdan geçmesi gibi hatıraları silmek amacıyla Ana Kalemeydan’a uzanan köprüyü yıkmışlar ve kendisini de mahkum etmişler. II. Dünya savaşının ardından kapı restore edilmiş ve tekrar kullanıma açılmış. Sırbistan’ın ilk sergi salonu 1928 yılında açılarak oldukça ünlü Dubrovnik’li ortaçağ şairi olan Cvijeta Zuzorić’in adı verilmiş. Belgrad’lı sanatçıları bir araya getiren köşk Sırbistan’ın sanat köklerinin atılmasında büyük önem taşır. Günümüzde ülkenin en büyük sergi salonu olarak hizmet veren köşk aynı zamanda Sırbistan Güzel Sanatlar Derneği’ne (ULUS) de ev sahipliği yapmakta. Köşkte toplu ve solo sergiler, güz ve Mayıs sanat salonları, Ekim salonu, Bahar sergisi, küçük çizimler Bienali ve ünlü yazarların retrospektifleri bulunmakta ST. SAVA KİLİSESİ Burada Aziz Sava’dan biraz bahsetmek yerinde olur. Sırp Ortodoks Kilisesi’nin kurucusu ve ilk başpiskoposu olan Aziz Sava (1174-1236), Nemanjić Hanedanı’nın kurucusu Stefan Nemanja’nın oğludur. İktidar yerine din yolunu tercih eder ve çeşitli mucizeler gösterir. Balkan milletlerine barışı getirmesi nedeniyle diplomat ve hukukçu kişiliğiyle öne çıkar. Yaşamı Orta Çağ’dan günümüze sanat ve edebiyatı etkilemiştir. Zamanında Türklerin bile saygı gösterdiği bu aziz, ne yazık ki trajik bir olayla Osmanlı tarihinde yer almış. 1594’teki Banat ayaklanması sırasında isyancılara ders vermek isteyen Sadrazam Sinan Paşa, Mileševa Manastırından Aziz Sava’nın kemiklerinin olduğu sandukayı Belgrad’a getirtip Vračar Tepesinde yakmış. Doğal olarak bu olay, bugüne kadar süregelen Türk nefretini körüklemiş. Bu olayın meydana geldiği tepede, Balkanlar’ın en büyük yapısı ve Ortodoks dünyasının en büyük kiliselerinden biri olan St. Sava Katedrali (Hram Svetog Save) yükseliyor. Yapının 1935’te başlayan inşası, 2. Dünya Savaşı ve ardından Tito’nun komünist rejimi nedeniyle kesintiye uğramış. 1985’te başlatılan çalışmalar halen devam etmekte. Kubbe yüksekliği 65 metre olan katedralin içine 10 bin kişi sığabiliyormuş. Silahtar Damat Ali Paşa; Osmanlı sadrazamıdır (İznik/Sölöz Köyü 1667-Petervaradin 1716). 1716 yılında Petrovaradin’de şehit edilen Damad Ali Paşa’nın türbesi Belgrad İç Kalesi’nde (Kalemeydan) yeralmaktadır. Türbe’de 1708’de vezir, 1709’da Paşa, 1713-1716 yılları arasında Büyük-Vezir olan 1668 İznik doğumlu Damat Ali Paşa’nın naaşının yanısıra Tepedelenli Selim Paşa ve Çeşmeli Hasan Paşa’nın naaşları bulunmaktadır. Damat Ali Paşa 1715 yılında Peleponnes Yarım Adası’nda birçok yeri Venedikli’lerden alarak “Mora Fatihi” ünvanına nail olmuştur. 1716 yılında, Avusturya ile yapılan Petrovaradin Muharebesinde ağır yaralanarak Belgrad’a yetiştirilmeye çalışıldıysa da, yolda şehit düşmüştür. Türbe 1741 yılında Defterdar Kapıcıbaşı Mustafa Paşa tafından inşa ettirilmiş olup, türbe kesme taştan ve altıgen planlı yapılmış. Dört pencere, bir kapı ve bir mihrab hücresi vardır. I.Dünya Savaşı’nda kubbesi bombalanan türbe Avusturya’lılar tarafından onarılmıştır. Kapı üstünde Slavca TÜRBE kelimesi ve ardından eski Türkçe olarak: “1716 sene-i miladiyesinde Petervaradin Muharebesinde şehiden vefat eden Mora 2. fatihi Damad Ali Paşa’nın ve türbesinde medfun Tepedelenli Selim ve Hasan Paşaların ruhuna fatiha 1938” ibaresi kayıtlıdır. Damat Ali Paşa Türbesi, 2003 yılı Eylül ayında Büyükelçiliğimiz ve Belgrad’daki bazı işadamlarımızın katkılarıyla restore edilmiştir.



Hit: 1893 Kayıt Tarihi: 18.03.2017