Bahri KILINÇEL bilgi@bahrikilincel.com
ROMADA HER YER TARİHDİR



ROMA SOKAKLARINDAYIZ  ROMADAYIZ VE TARİHİ ESERLERLE DOLU SOKAKLARDA YÜRÜYORUZ İTALYA TURİST BAKIMINDA ÇOK ŞANSLI BİR ÜLKE REHBERİMİZİN ANLATTIĞINA GÖRE SADECE PİZZA KULESİNİ YILDA 50 MİLYON TURİST ZİYARET EDİLİYOR. İTALYA 52 HAFTA FUARCILIĞIN OLDUĞU, OTOMOBİL ÜRETİMİNDE FERRARİ, FİAT, MESARRATTİ,LOMBARDİNİ, ALFA ROMEO, GİBİ DEĞERLİ MARKALARI YARATAN BİR ÜLKE. BİNLERCE YIL ÖNCEDEN ROMA MEDENİYETİNDEN KALAN TARİHİ ESERLERİ KORUYARAK TARİHİ KENTLERİ OLUŞTURAN BİR ÜLKE. İTALYA DENDİĞİNDE AKLIMIZA ROMA İMPARATORLUĞU GELİR. ROMA İMPARATORLUĞUNU 2200 YIL ÖNCE YÖNETEN MARDİNİ AFRİKAYI VE İNGİLTEREYİ BURADAN YÖNETMİŞTİR. M.Ö 2 LERDE AFRİKA KITASININ ADI LİBYA İKEN TERKEDİLMİŞ ANLAMINA GELEN AFRİKA ADINI VEREN ROMA İMPARATORU MARDİNİDİR. İTALYA DENİNCE RÖNESANS , FİLM ENDÜSTRİSİ,FUTBOL, MAKARNA,TEKSTİL, MODA,HEYKELTRAŞ SANATI,OTO SEKTÖRÜ, TASARIM ÖNEMLİDİR. TASARIMDA VERİMLİLİK ESASDIR. İTALYADA HER SOKAKTA BİR KATOLİK KİLİSESİ BİZİ ŞAŞIRTMIYOR. ÇÜNKÜ İYALYANLAR KİLİSEDEN UZAKLAŞMADAN HAYATLARINI DEVAM ETTİRİRLER. KATOLİKLERDE KÜRTAJ YASAKTIR ÇÜNKÜ GÜNAHTIR. BOŞANMAK YASAKTIR ÇÜNKÜ GÜNAHTIR. İTALYADA MAKARNA ÖNEMLİ BİR ÜRETİM , SATIŞ VE YEMEK OLARAK BİLİNİR. HER YERDE BİNLERCE MAKARNA ÇEŞİTİ, PAKETLERİ VE HERKESİ HAYRAN BIRAKACAK TASARIM ŞEKİLLERİ VARDIR. HER YERDE UCUZ MAKARNA YİYEBİLİRSİNİZ. İTALYADA DİĞER BİR YİYECEK PİZZA OLUP HER SOKAKTA PİZZACI VARDIR. ANCAK HEM MAKARNA HEMDE PİZZA TÜRKİYEYE GÖRE OLDUKÇA PAHALIDIR. ORTA BOY BİR 4 PEYNİRLİ PİZZA 10 EORUDUR. AVRUPA BİRLİĞİNDE OLDUĞU GİBİ İTALYADA GIDA ÜRETİMİ KORKUNÇ BİR DENETLEME AĞINA SAHİPTİR. HER ŞEYDEN BELEDİYE BAŞKANI SORUMLUDUR. BELEDİYE HALKA ÇEŞMELERLE SU VERMEK ZORUNDA OLDUĞU İÇİN CADDELERDE ÇEŞMELER GÖREBİLRİSİNİZ AYRICA OTELLERDEKİ MUSLUKTAN AKAN SUYU RAHATLIKLA İÇEBİLİRSİNİZ EĞER GIDADAN BAŞINIZA BİR ŞEY GELİRSE BELEDİYE BAŞKANI BİLE HAPSE TIKILABİLİR. İTALYA ZEYTİN AĞAÇLARININ EN ÇOK OLDUĞU BİR ÜLKE OLUP ZEYTİNYAĞI KONUSUNDA LİDERDİR ÜLKEMİZDE MARDİNDE BİLE ZEYTİN YETİŞMESİNE RAĞMEN ÖRNEĞİN MİDİLLİ ADASI TÜRKİYENİN 5/1 KADAR ZEYTİNYAĞI ÜRETİR. ZEYTİNYAĞINI TÜM DÜNYAYA İTALYA SATAR HİLE HURDA YAPMADAN ÜRETTİĞİ İÇİN ZEYTİNYAĞINDA LİDERDİR. AYÇİÇEĞİ ÜRETİMİ BOLDUR VE 3. DÜNYA ÜLKELERİNE AYÇİÇEĞİ YAĞI SATAR. İTALYADA DOMUZ ETİ ÇOK PAHALI BİR ET OLUP KOYUN VE DANA ETİ UCUZDUR. Antik Roma, MÖ 9. yüzyılda İtalya Yarımadası'nda kurulan Roma şehir devletinden doğarak tüm Akdeniz'i çevreleyen muazzam bir imparatorluk haline gelen medeniyetin adıdır. Yaklaşık 1200 yıl boyunca varlığını sürdürmüş olan Roma uygarlığı bir monarşiden oligarşi ve cumhuriyetin bileşimi bir demokrasiye ve daha sonra da otokratik bir imparatorluğa dönüşmüştür. Fetih ve asimilasyon yollarıyla Batı Avrupa ve Akdeniz'i çevreleyen bölgede egemen olan Roma İmparatorluğu, iç istikrarsızlıkların ve özellikle de göçebe toplulukların akınlarıyla yıpranmaya başlamıştır. Bu etkiler sonucunda Hispanya, Galya ve İtalya'yı içine alan Batı Roma İmparatorluğu 5. yüzyılda bağımsız krallıklara bölündü. İmparatorluğun batı kesiminin dağılması, tarihçiler tarafından Antik Çağlar'ın sonu, Orta Çağ'ın, aynı zamanda Karanlık Çağ'ın da başlangıç tarihi olarak kabul edilir. Öte yandan Doğu Roma İmparatorluğu, Osmanlı padişahı Fatih Sultan Mehmed 'in 1453 yılında İstanbul' u feth etmesiyle son bulmuştur. Roma uygarlığı, kültürel olarak yoğun biçimde ilham ve örnek aldığı Antik Yunan ile birlikte "klasik antikite"ye dahil edilir. Antik Roma Batı dünyasındaki hukuk, savaş, sanat, edebiyat, mimari, teknoloji ve dil konularının gelişimine büyük katkıda bulunmuştur ve hâlen de günümüz dünyası üzerinde büyük etkiye sahiptir. Efsaneye göre Roma, MÖ 27 Nisan 753 tarihinde Truva prensi Aeneas'ın torunları olan Romulus ve Remus adlı ikiz kardeşler tarafından kuruldu.[1] Alba Longa'nın Latin kralı Numitor, kardeşi Amulius tarafından tahtından edilmiş ve Numitor'un kızı Rhea Silvia Romulus ve Remus'u doğurmuştu.[2][3] Rhea Silvia Mars'ın tecavüzüne uğramış bir Vesta bakiresiydi ve bu da ikizleri yarı tanrı konumuna getirmişti. İkizlerin tahtı yeniden ele geçirmelerinden korkan yeni kral, Romulus ve Remus'un boğdurulmasını emretti.[3] Dişi bir kurt (bazı anlatımlara göre bir çobanın karısı) ikizleri kurtardı ve büyüttü. İkizler yeterince büyüdüklerinde Alba Longa tahtını Numitor'a geri verdiler.[4][5] Ardından kendi şehirlerini kurdular. Ancak Romulus şehrin ilk kralının kim olacağına ilişkin bir tartışmada Remus'u öldürdü. Böylece şehir Romulus'un adıyla anılmaya başlandı.[6] Efsaneye göre şehirde kadın olmadığından Latinler Sabinleri bir festivale davet ettiler ve bakire kadınlarını çaldılar. Bu da Latinler ile Sabinlerin bütünleşmesine yol açtı.[7] Roma şehri Tiber nehrinin sığ bir bölümündeki yerleşimlerin gelişmesiyle ortaya çıkmıştı.[4] Arkeolojik bulgulara göre Roma köyü muhtemelen MÖ 8. yüzyılda kurulmuştu ancak bu tarih MÖ 10. yüzyıla kadar götürülebilir.[8][9] Etrüsklerin MÖ 7. yüzyıl sonlarında aristokrat ve monarşik bir elit kesim oluşturarak bölgede siyasi kontrol sağladıkları anlaşılmaktadır. Etrüskler MÖ 6. yüzyıl sonlarında bölgedeki güçlerini yitirdiler ve bu noktada Latin ve Sabin kabileleri yöneticilerin iktidarını çok daha fazla sınırlayan bir cumhuriyet oluşturarak kendi devletlerini yeniden kurdular Titus Livius gibi daha sonraki dönemlerin *yazarlarının anlattıklarına göre Roma Cumhuriyeti Roma'nın yedi *kralından sonuncusu Gururlu Tarkinus'un tahttan indirildiği ve her yıl seçilen magistralar (memurlar) ve çeşitli temsilî kurumlardan bir araya gelen bir sistemin oluşturulduğu MÖ 509 tarihinde kuruldu.[11] En önemli magistralar kuvvet yetkisi ya da askeri kumandanlık yetkisine sahip iki konsüldü.[12] Konsüller patricilerden (asiller) oluşan Roma Senatosu ile çekişmek durumundaydılar. Senato başlangıçta önde gelen asillerden oluşan ve tavsiyelerde bulunan bir kurumdu ancak zaman içinde gücü de, boyutu da arttı.[13] Diğer görevliler praetorlar, aedilisler ve quaestorlar idi. Magistralıklar başlangıçta yalnızca soylulara mahsustu. Ancak daha sonra sıradan insanlara (plebler) da açıldı.[14] Cumhuriyet meclisi comitia centuriata ve comitia tributadan oluşuyordu.[15] Romalılar Etrüskler de dahil olmak üzere İtalya Yarımadası'ndaki diğer halkları boyunduruk altına aldılar.[16] Roma'nın İtalya'daki hegemonyasına yönelik son tehdit MÖ 281 yılında önemli bir Yunan kolonisi olan Taranto'dan gelmiş ancak bu da savuşturulmuştur.[17][18] Romalılar stratejik bölgelerde koloniler kurarak fethettikleri yerleri güvence altına almışlar ve bölgede dengeli bir denetim sağlamışlardır.[19] MÖ 3. yüzyılın ikinci yarısında Roma, Kartaca ile Pön savaşlarının ilkinde karşı karşıya geldi. Bu savaşlar sonunda Roma Sicilya ve Hispanya'da ilk deniz aşırı fetihlerini yaptı ve önemli bir emperyal güç olarak yükselişe geçti.[20][21] MÖ 2. yüzyılda Makedonya ve Selefki imparatorluklarını bozguna uğrattıktan sonra Romalılar Akdeniz'in hâkimi hâline geldiler.[22][23] Ancak bu hâkimiyet iç çekişmelere yol açtı. Senatörler eyaletlerin üstünden zengin oldular ancak çoğunluğu ufak çaplı çiftçi olan askerler daha uzun süre evlerinden uzak kalıyorlar ve topraklarıyla ilgilenemiyorlardı. Ayrıca yabancı kölelere yönelik eğilim, maaşlı iş sayısını azaltıyordu.[24][25] Savaş ganimetleri, yeni bölgelerdeki merkantilizm ve tımar sistemi zenginler için yeni ekonomik fırsatlar yarattı ve yeni bir tüccar sınıfı olan atlı sınıfını ortaya çıkardı.[26] Roma hukukuna göre Senato üyeleri ticaretle uğraşamıyordu. Dolayısıyla atlılar teoride senatoya girseler de siyasi iktidar bakımından kısıtlandırılmışlardı.[26][27] Senato sürekli olarak toprak reformlarını geri çevirerek atlı sınıfına hükûmette daha fazla söz hakkı vermeyi reddetti. Rakip senatörlerin kontrolündeki şehirli işsizlerden oluşan çeteler şiddet yoluyla seçmenlere gözdağı veriyorlardı. MÖ 2. yüzyıl sonunda sulh hâkimi olan Gracchus kardeşlerin patricilerin elindeki toprakları pleblere dağıtacak bir reform yasasını senatodan geçirmeleriyle mesele kritik bir noktaya geldi. Her iki kardeş de öldürüldü ancak senato pleb ve atlı sınıflarının huzursuzluğunu yatıştırmak için Gracchus kardeşlerin reformlarından bazılarını geçirdi. Müttefik İtalyan şehirlerinin Roma vatandaşlığı alamamaları MÖ 91-88 yılları arasında yaşanan Sosyal Savaş'a neden oldu.[28] Marius'un yaptığı askerî reformlar, askerlerin kumandanlarına şehre duyduklarından daha fazla bağlılık duymasına neden oldu.[29] Bu Marius ile Sulla arasında Sulla'nın MÖ 81-79 yılları arasındaki diktatörlüğüyle sonuçlanacak iç savaşa yol açtı.[30] MÖ 1. yüzyılın ortalarında Jül Sezar, Pompey ve Crassus cumhuriyeti kontrol altına almak için Birinci Triumvirate olarak bilinen gizli bir üçlü yönetim anlaşması yaptılar. Sezar'ın Galya'yı fethetmesinden sonra senato ile Sezar'ın arası açıldı ve Sezar ile Pompey'in önderlik ettiği senato güçleri arasında bir iç savaş çıktı. Savaşı Sezar kazandı ve ömür boyu diktatör ilan edildi.[31] MÖ 44'de Sezar, tüm iktidarı kendi elinde toplamasına karşı olan senatörler tarafından anayasal hükûmeti geri getirmek amacıyla öldürüldü. Ancak sonrasında Sezar'ın vârisi olarak gösterdiği Augustus ile Sezar'ın eski yandaşları Marcus Antonius ve Lepidus'tan oluşan ikinci bir üçlü yönetim başa geldi.[32][33] Ancak bu ittifak çok geçmeden bir iktidar mücadelesine dönüştü. Lepidus sürgüne gönderildi ve Augustus, Marcus Antonius ile Kleopatra'yı MÖ 31'de Aktium savaşında yenerek MÖ 27'de Roma'nın tartışmasız hükümdarı oldu Antik Roma'da yaşam, yedi tepe üzerine kurulmuş olan Roma şehri etrafında dönerdi. Şehirde Kolezyum, Trajan Forumu ve Panteon tapınağı gibi birçok anıtsal yapı bulunuyordu. Yüzlerce kilometre uzunluğundaki su yollarından gelen temiz suların aktığı çeşmeler, tiyatrolar ve kütüphaneleri ve dükkânları bulunan hamamlar vardı. Antik Roma'nın kontrolünde olan topraklarda ikamet binaları mütevazı evlerden kırsal kesimde bulunan villalara kadar çeşitlilik gösteriyordu. Başkent Roma'daki Palatine tepesinde imparatorluk binaları bulunurdu. Alt ve orta sınıflar şehir merkezinde, neredeyse bugünkü modern gettoları anımsatan apartmanlarda otururlardı. Roma şehri 1 milyona yaklaşan nüfusuyla döneminin en büyük şehriydi (19. yüzyıl Londra'sı ile aynı nüfus).[62][63][64] Roma'daki kamusal alanlarda demir araba tekerleklerinin sesi o kadar gürültü çıkartırdı ki bir keresinde Jül Sezar geceleri araba kullanımını yasaklamıştı. Tarihsel tahminlere göre antik Roma yönetimi altında yaşayan halkın yüzde 20'si 10.000 ve daha fazla nüfusa sahip şehir merkezlerinde ve askerî karargâhlarda yaşıyordu, ki bu sanayi devrimi öncesi standartlara göre oldukça yüksek bir şehirleşme oranıdır. Bu şehir merkezlerinin çoğunda bir forum, tapınaklar ve Roma'dakilere benzer ama daha ufak yapılar vardı



Hit: 1429 Kayıt Tarihi: 26.02.2017