ROMA MARCUS AURELİUS SÜTUNU Marcus Aurelius Sütunu, Roma zaferinden sonra dikilmiş. Üzerindeki kabartmalarda ise yaptığı savaşlar ve kazandığı zaferler betimleniyor. Marcus Aurelius 180 yılında cephede ölünce tanrılaştırıldı. Cenazeden hemen sonra Commodus babasının anısına bir sütun ısmarladı ve bu sütunun yapımı 180 ile Commodus’un öldüğü 192 yılları arasında tamamlandı. Luna mermerinden yapılan ve Traianus Sütunu’nu model alan bu sütun günümüze kadar ulaştı. Ciddi hasarlar yaşamış olmasına karşın kabartmalardaki sahneler büyük ölçüde anlaşılabilir durumdadır. Sütun tepe noktasında bulunan imparatorun bronz heykelinin yerine Rönesans’ta St. Paul’un heykeli dikilmiştir. Campus Martius'a dikilen sütunun yüksekliği kaidesi ve plinthos'u dışında 29,6 metredir. Orijinal kaidesi kayıptır fakat, dizaynı eski çizimlerden bilinmektedir ve 16. yüzyılda restorasyon geçirmiştir. Sütunda tasvir edilen savaşlar, Germen ve Sarmatlara karşı yapılan askeri seferlerdir. 172 – 173 yıllarında gerçekleştirilen çarpışmalar 1-55 sahneler arasında, 174 – 175 yılları arasındakiler ise 56 – 115 sahneler arasındadırlar. Öykü 175 yılındaki olaylarla sonuçlanır. Roma sanatındaki karakter değişikliğini Traianus ve M. Aurelius sütunları arasındaki zıtlıklar çok iyi açıklamaktadır. Bu anlayış ve üslup farklılıkları çok ince ve ayrıntılardadır ve hemen değerlendirmek zordur. Traianus sütununun alçak kabartmalarına nazaran M. Aurelius sütunundakiler daha oylumlu formlar ve derin gölgeler olarak kendilerini göstermektedirler. Traianus sütunundaki kabartmalar boya ve başka ek aksesuarlarla güçlendirilirken, Marcus Aurelius sütunda ise daha çok heykeltıraşlık tekniğine ve onun yarattığı etkilere güvenilmektedir. Bu durumda Traianus dönemindeki yöntemden farklı bazı değişiklikler ve ilerlemelerden söz etmek mümkündür. Bu değişiklikleri ve ilerlemeleri şöyle özetlemek mümkündür: Daha öykücü bir anlatımı benimsemek, daha az figür ve daha yüksek kabartma kullanmak. Bununla birlikte eylem çeşitliliğinde kayıplar vardır. Ayrıca manzaraya karşı bir ilgi eksikliği görülür ve tarihsel olaylar ve askeri seferlerin kesin ayrıntıları da eksiktir. Üslupta, teknikte ve artistik tasvir etme isteğinde tamamen yeni davranışları gösteren değişiklikler vardır. İmparator için tasarlanmış resmi duruşla ilgili eğilim, askerlerin üzerinde ve cepheden tasvir anlayışıdır. Burada imparatorun, şahsına, görevine karşı büyüyen kutsal bir saygı görülmektedir. Ayrıca kabartmalarda genelde savaş olgusuna ve insanın acılarına karşı yeni bir davranış değişikliği görülmektedir. Traianus sütununda olayların anlatımına önem verilirken, bu sütunda olayların kendisine değil, bireylere önem verilmektedir; Örneğin barbar esirler derin bir çukurun içine çekilirken dikkat yüz hatlarının ayrıntılarına yönelmiştir. Oranlarda ve ölçülerdeki bazı anormalliklerin figürlerin tasvirlerinde görülmesi, sanatçıları artık kaygılandırmamaktadır. Spiral alttan üste doğru okunur; iki askeri sefer resmedilmiştir. Bölünmeleri bir kalkanın üzerine Marcus Aurelius’un eylemini yazan bir Viktory sahnesi ile belirlenir. İlk sahnelerde mavnalarla dolu olan Carnuntum limanı ve Tuna kıyıları tasvir edilmiştir. Yaşlı ve sakallı bir erkek olarak seçilen Tuna personafikasyonu arkadan tasvir edilir ve dalgaların üzerinden yükselerek zırhlı Marcus Aurelius’u ve muhtemelen aralarında damadı Pompeianus’un da bulunduğu generalleri cesaretlendirir. Roma birlikleri Tuna’yı köprü üzerinden geçerler. İmparator birliklerine hitap eder, bu söylev seferin başlangıcını belirlemektedir. Bir sonraki sahnenin kompozisyonu alışılmadıktır ve gelecekte imparator tarafından ısmarlanacak kabartmalarda moda olacaktır. İmparator burada profilden değil cepheden tasvir edilmektedir. Pelerin giymiştir, bir mızrak taşır. O ve diğer dört figür özel ve ayrı bir zeminde durur. Askerler ise kalabalık halde profilden ve arkadan tasvir edilir; imparatorları için hevesli bir dinleyici kitlesi oluştururlar. 9. sahnede imparator iki kişi tarafından çevrilmiştir; bunlardan biri Pompeianus olabilir, bir rotulustan bir emri birliklere okur. İmparator cepheden tasvir edilmiştir. İki yanında duran iki kişi ile birlikte ayakta durmaktadırlar; arkadan veya profilden tasvir edilmiş kalabalık aşağıdadır. Germenler nehri geçerken savunmada olan Romalılar onları bir kaleden seyrederler. Germenler kuşatma aracı ile kaleye bir hücum denerler; fakat üzerine yıldırım düşen kuşatma aracı Germenler üzerine yıkılarak onları ezer. Silahsız ve zor durumda olan Marcus Aurelius yardım için tanrılara yalvarır. Yardım bir yıldırım olarak gelir ve bu sahne “Yıldırım Mucizesi” olarak adlandırılır. Bu rastlantı Roma ordusunun etkili olmadığını gösterir ve zafer için tanrıların yardımına ihtiyaç vardır. 16. sahne ise yağmur mucizesini tasvir eder ve sütunun en tanınmış sahnesidir. Aşağıda Roma piyadesi, yukarıda araba ve öküzleri ile diğer askerler görülür. Üst seviyedeki Romalı askerlerden biri göğe doğru bakarak yardım bekler gibi hareket yapmaktadır. Duası yağmur tanrısı tarafından yanıtlanır. Yaşlı yağmur tanrısı kanatlı, dağınık saçlı ve sakallıdır, çenesi ve kolları kıllıdır. Yayılmış kolları ile fırtınalı sağanak yağmur getirir. Bu yağmur Roma ordusunu canlandırır ama barbarlar üzerinde yıkıcı etki yapar. Barbarlar yerde yığın halinde yatarlar. Tanrılar Roma ordusunun yanındadır. 17. Sahne barbarların boyun eğmelerini ve teslim olmalarını tasvir eder. Bu muhtemelen yağmur mucizesi sayesindedir. İmparator ve kurmay heyeti kabartmanın üst yarısında bulunan bir çimen zemin üzerinde ayakta dururlar. Bir barbar imparatorun önünde eğilir ve teslim işareti olarak sağ ayağını öper. Altta kadın ve çocuklardan oluşan barbar kalabalığı görünür. İlk sefer Romalılar ve Germenler arasındaki birçok çatışma ve görüşmeden sonra sona erer. Son sahnede imparator birliklerine bir söylev verir. Bu ilk seferin bitişini simgeler. İmparatorun eylemini ve erdemini oval bir kalkan üzerine yazan Viktory figürü iki seferi birbirinden ayırır. İkinci sefer imparator barbarları kabul ederken başlar. Diğerleri ormanda imha edilirler ve sağ kalanlar silahlarını teslim ederler. Germenler vatandaşlarını bir nehre götürürler. Nehirde sanki boşluktaymışlar gibi tasvir edilen üç tekne görülür. Sütundaki en iyi bilinen 61. sahnede elleri arkalarından bağlanmış kaderlerini bekleyen asi barbarların boyunlarının vurulması kaydedilmiştir. Bir kurbanın boynu henüz vurulmuştur ve sırasını bekleyen diğer bir barbarın ayaklarının dibinde yatar. Diğer biri de başını kılıca uzatmış kaderini bekler. İkinci sefer sırasında gerçekleşen birçok olay resmedilmiştir. Ancak bu sahneler arasında 101. sahne çok tanınmıştır. Bu sahnede imparator elinde bir “rotulus” tutarken cepheden ve iki danışmanı ile konuşurken tasvir edilmiştir. Sahne daire şeklinde bir kampta geçer. “Opus quadratum” duvarlar dikkatli bir şekilde tasvir edilmiştir. Kampın kemerli dört kapısı vardır. İkisi cepheden ve kuşbakışı bir bakış açısı ile görünür. Sırtını seyirciye dönmüş bir haberci hızla merkezi kapıdan içeri girer. Habercinin hızı tüniğinin kenarlarının hareketi ve pelerinin dalgalanışı ile verilmiştir. Figürün çok hünerli bir sanatçının elinden çıktığı bellidir. Haberci kapının solunda ayakta duran yüksek sınıfa mensup iki barbar erkek ile ilişkili olmalıdır. Daha sonraki sahneler bir köyün tahribi, barbarların esir edilişleri, imparatorun ordusu ile birlikte yürüyüşünü tasvir eder. İçlerinde kadın ve çocukların olduğu barbarlar esir alınırlar. İmparator yürüyüşe devam eder; bir köprüden geçilir; yürüyüş bir savaş ile sonuçlanır; barbarlara boyun eğdirilir. 105. sahnede barbarlar Romalılar tarafından ele geçirilen ülkelerinden göç ederler. Final sahnesinde kaçan barbarların ve hayvanların yakalanışı tasvir edilir. Marcus Aurelius Sütunu’nun temel konusu ve kompozisyonları, bu sütun ile Traianus Sütunu arasındaki açık benzerliklere karşın, imparatorluk gücünün yeni görünümü gibi tarihsel durumların değişikliğini yansıtan belirgin farklılıkları açıkça göstermektedir. Traianus Sütunu’nda etkili savaş makinesi olarak görülen – köprülerin ve kampların inşası v.b. – Roma ordusunun üstünlüğü geniş bir şekilde tasvir edilir. Bu sütunda ise kendine daha güvensiz, barbar düşmanları yenmek için daha fazla zaman ve güç harcayan bir ordu vardır. Barbar kurbanları mızraklayan, kelle uçurup katliam yapan Romalı askerler tasvir edilmiştir. Hatta kadın ve çocuklar dahi esir alınmaktadır. Traianus’un ordusu daha iyimser ve kendine güvenen bir ordu olarak tasvir edilmiştir. Başkomutanın cesaret veren sözlerine güvenilir. İmparator sık sık söylevlerde görünür ve önemli zaferlerden sonra Traianus’un devlet tanrılarına şükranları tasvir edilir. Marcus’un ordusu ve kendisi tanrıların yanlarında olması için adeta yalvarırlar. Ancak bir yıldırım mucizesi ve yağmur tanrısı sayesinde zafer kazanırlar. Traianus profilden tasvir edilmesine karşın Marcus Aurelius cepheden tasvir edilir. Traianus da her zaman yüksek bir podyumun üzerindedir. Fakat daha geç dönem anıtlarında sanatçılar imparatoru kalabalıklardan ayırmak ve soyutlamak için daha fazla caba harcamışlardır. Marcus Aurelius etrafında sınırlı sayıda maliyeti ile Traianus ise eşitler arasında birinci ve bir komutan olarak tasvir edilmiştir. Marcus Aurelius bir Romalı generalden daha çok bir simge gibidir ve kutsallık işareti olan cepheden tasvir edilir. Bu imparatorun varlığına ilişkin Romalı düşüncede büyük bir değişimi sergilemektedir. Bu sütunu kendini bir tanrı olarak tasvir ettiren Commodus’un tanrı olmuş babası Marcus Aurelius için ısmarladığı gözden uzak tutulmamalıdır. Sabahın alacakaranlığında uyanmak sana zor geliyorsa, şu düşünceye başvur: İnsanca bir yaşam için uyanıyorum. Eğer, doğuşumun nedenini ve evrene getirilişimdeki amacı yerine getireceksem yine de somurtkan olabilir miyim? Yoksa yatmak ve örtüler altında kendimi sıcak tutmak için mi meydana getirildim? / Marcus Aurelius Kaynak: http://www.sozkimin.com/a/528-marcus-aurelius-kimdir-sozleri-ve-hayati.html#ixzz4FMMmcX7e Şunu asla aklından çıkarma, ister üç bin yıl yasa, ister otuz bin yıl, şu anda sahip olduğundan başka bir yaşamı yitiremezsin ve mevcut yaşamın sona erdikten sonra yeni bir yaşama da sahip olamazsın. / Marcus Aurelius Kaynak: http://www.sozkimin.com/a/528-marcus-aurelius-kimdir-sozleri-ve-hayati.html#ixzz4FMMxwjST