DEVLET İÇİN İSTİHBARAT HAYATİ ÖNEM TAŞIR.
Türkiye cumhuriyeti istihbarat alanında bugün gurur verici bir seviyeye ulaşmıştır. Türk karar alıcıların yıllardır en önemli kararlar alarak bu günkü seviyesine ulaştırdıkları kolay olmamıştır.
" MAH'ı Almanlar kurdu Ulusal Kurtuluş Savaşı'ndan zaferle çıkan Türkiye, güçlü bir istihbarat örgütü kurmak için, Almanya'dan Albay Walter Nikolaî'ı Türkiye'ye davet etmişti. Alman istihbaratçı Nikolai, Türkiye için hazırladığı eğitim planlarıyla birlikte, 1926 yılının ekim ayında gizlice Türkiye'ye geldi, istanbul ve Ankara'da bir dizi eğitim çalışması yapan Alman istihbaratçı, bazı Türk meslektaşlarını da Almanya'ya kursa gönderdi.
Önceleri "Alman (Prusya) ekolüne" göre kurulan ve istihbarat yapan MAH, 1950'li yılların başında değişime uğrayarak, "Amerikan ekolünü" aldı. MAH özellikle 1953 yılından sonra CIA'nın yerel bir birimi gibi çalışmaya başladı. Türkiye'nin dış istihbaratını CIA'ya bırakan MAH, tamamen iç politikaya ağırlık vermek zorunda kaldı.
Yıllardan önce ABD nin kontrolünde kurulan ve MAH denilen ve yıllarca görevlilerinin ABD CİA kontrolünde kurslarda yetiştirilerek ülkeye döndüğünde Darbeleri İktidara haber vermedikleri dönemin üstünden çok zaman geçmiştir.
Ulusal Kurtuluş Savaşı'ndaki istihbarat çalışmaları, ülkeyi zapt etmek isteyen emperyalist düşmanlardan ve onlara teslim olmuş olan padişah çevresinden bilgi toplamak temelinde kurulmuştu. Milliydi ve genellikle dış istihbarata yönelikti. Bu sayede halkın hem saygısını hem de fiilî desteğini yanına almıştı. Ama 19501i yıllara yaklaşıldığında Türk istihbaratçığı bu niteliklerinden uzaklaşmaya başladı.
Bir yandan "yabancı gizli servislerle işbirliği" adı altında ulusal kimliğinden uzaklaştı. Öte yandan tek partili dönemin son yıllarından itibaren her iktidarın kendi "özel istihbarat örgütü" haline getirilmeye çalışıldı. Siyasî iktidarlar istihbarat Teşkilatı'nı hem parti dışındaki hem de parti içindeki muhaliflerinden bilgi almak için kullanmaya çalıştılar.
19601ı yıllardan sonraki iktidarlar ise bunlara bir de "Silahlı Kuvvetler içinden istihbarat" toplama görevini eklediler. Bütün bu nedenlerle Türk İstihbarat Teşkilatı, hem yasaları hem de kendi yasasını çiğneyerek, dışarıda paylaşım savaşlarına ve uluslararası tertiplere, içerideyse askeri darbelere, kendi vatandaşlarına karşı girişilen operasyonlara, işkencelere, fişlemelere karıştı. Saygı duyulan bir kurum olmak yerine "korku duyulan" bir teşkilat haline geldi.
1960 Darbesini,1980 darbesini iktidara haber vermeyen, Sadece Genelkurmaya haber veren bir örgüt durumda olan , görevlilerinin ve başkanlarının çoğunluğunun Askerler ve Subaylardan oluştuğu bir dönem yaşanmıştır.
Dışişleri Bakanı İhsan Sabri Çağlayangil'in 12 Mart olayı ile ilgili olarak 12 Martın CIA tarafından yapıldığını söylemekte ve MiT'in, CIA, İran'ın Güvenlik Örgütü "SAVAK" ve israil Gizli Polis Örgütü "MOSSAD" ile bazı ilişkiler içinde olduğunu ileri sürmektedir.
Zamanın MİT Başkanı olan Fuat Doğu, Sunay ve Tağ-maç'ın da tasvibi ile CIA ve SAVAK gibi gizli örgütlerle yakın ilişkiye geçmişti. Bu ilişkinin bir gün 12 Mart muhtırası ile noktalanmasından daha doğal bir sonucu olamazdı. (Örneğin 21 Mayıs 1963 darbe günü Fuat Doğu iran'da ve SAVAK'ın misafiri bulunmaktadır.)
Özel savaş konusunda uzman Amerikalı Franklin A. Lindsay, GayriNizami Harp adlı kitabında ne yapılacağını açık açık yazıyordu: "Kendi personelimizi ve yardımda bulunduğumuz memleketlerin personelini yetiştirmek için, bir eğitim sistemine ihtiyacımız vardır. NATO müttefiklerimizle müştereken komünist tecavüze maruz memleketlerde, Amerika'dakine benzer enstitüler ve öze,l harp daireleri kurulmalıdır." 1! Ve Türkiye'de Özel Harp Dairesi, Seferberlik Tetkik Kurulu adıyla, 27 eylül 1952 tarihinde kuruldu. Düşünceyi, finansmanı ve teçhizatı Amerikalılar verdi.
Her yerden ABD fışkırıyordu. O dönemde Amerikalılar sadece Özel Harpçi subayları değil, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin tüm personelini eğitiminden geçiriyordu. Bu nedenle Anadolu'nun en ücra köşesindeki küçük birliklerde bile. Amerikan ordusunun bir subayı vardı!
Cumhuriyet gazetesinin O dönemde Washington kaynaklarına dayanarak verdiği haberde; Türkiye'de 32ö'si Dışişleri Bakanlığı'nda, 144'ü güvenlik teşkilatlarında ve 42'si de Ticaret Bakanhğı'nda olmak üzere 507 Amerikalının çalıştığını belirtiyordu.(2Hulusi Turgut, Türkeş'in anıları, Şahinlerin Dansı,ABC Yayınları, 1995, s, 80.)
Tarih 28 ağustos 1958. TelAviv'den kalkan ve Türkiye semalarında seyretmekte olan E1 A1 uçağı, tam Ankara üzerindeyken "motorundaki anza" nedeniyle Esenboğa'ya zorunlu iniş yaptı. Rastlantıya bakın ki bu uçak, israil Başbakanı Ben Gurion. Dışişleri Bakanı Golda Meir, Dışişleri Müsteşarı Şimon Peres ve Genelkurmay Başkanı Zvi Zur'u taşımaktaydı! Uçağın pilotu ise yıllar sonra cumhurbaşkanı koltuğuna oturacak olan Ezer Weizmann'dı. Olayın doğrusu, israilli en üst düzey yetkililerin Menderes Hükümetiyle gizli görüşmeler yapmak üzere Ankara'ya gelmiş olmalarıydı. "Uçağın motorundaki arıza" ise, geziyi islam âleminden saklamak için hazırlanmış bir senaryodan ibaretti.
Görüşme masasında siyasî, ekonomik ve askerî konularda işbirliği yapılmasına ilişkin maddeler vardı. Ama gizli görüşmenin gündemi bununla bitmiyordu. Esas ve çok daha önemli gündem, iki ülke istihbarat teşkilatlarının işbirliği yapmasıydı. Taraflar görüşmenin ana gündemini oluşturan istihbarat alanında düzenli olarak bilgi alışverişinde bulunulması konusunu "masa altında" ele alıp karara bağladılar, iki ülke istihbarat örgütleri arasında yapılan bu gizli toplantı, Türk kamuoyuna resmî bir ağızdan ilk kez aradan kırk yıldan fazla bir süre geçtikten sonra, Dışişleri eski bakanlarından llter Türkmen tarafından açıklandı.
Artık o günler geride kaldı şu anda tüm dünya İstihbarat örgütleri gözlerini ve kulaklarını Türkiye’ye çevirerek Türk milli istihbaratını yetenekli, çalışkan, milliyetçi, dil bilen, Cumhuriyet sevdalısı ve Atatürk ilkelerine sadık görevlileri mucizeler yaratmaktadırlar.
1965 yılında Millî Emniyet Hizmeti yerine kurulan, Türkiye’nin bölünmez bütünlüğüne, anayasal düzenine, varlığına, bağımsızlığına, güvenliğine ve millî gücünü meydana getiren bütün unsurlarına karşı içten ve dıştan gelecek mevcut ve muhtemel tehditler hakkında bilgi toplamak, önlem almak ve gerekli durumlarda ilgili makamları uyarmakla görevli teşkilâttır. Dünyadaki en ünlü 16 İstihbarat teşkilatı arasında 10. Sırada yer almaktadır.
MİT’te hayata geçirilen istihbarat devrimi, yabancı servisler başta olmak üzere birçok otoritenin dikkatini çekti. Bu durumun, bölgede Türkiye aleyhine angajmanları olan ülkeleri pek mutlu etmediği su götürmez bir gerçek. Diğer yandan bu devrimin, teşkilatın mevcut itibarını giderek yükselttiği de açık. Hakan Fidan döneminde MİT, baskın şekilde yurt içinde faaliyet gösteren bir teşkilat olmaktan çıkarak, diplomasi ve güvenlik kesişiminde büyük oranda yurt dışında faaliyet gösteren, başarıları küresel çapta ses getiren bir kurum haline geldi. BAHRİ KILINÇEL