GEÇMİŞİN ACI OLAYLARI KAHRAMANMARAŞ KATİLAMININ YILDÖNÜMÜ
Geçmişde yaşanan acı olaylardan ders çıkarmalıyız. 19 Aralık ile 26 Aralık 1978'de Kahramanmaraş'ta meydana gelen Aleviler'e, Kürtler'e ve solculara yönelik katliamdır. Yedi gün süren olaylar sırasında iddianameye göre 111 kişi öldürüldü. Aleviler'e ait 559 ev yakıldı, 290'a yakın iş yeri tahrip edildi. 23 yıl süren davalar sonunda 22 kişi idam, 7 kişi müebbet hapis, 321 kişi de 1-24 yıl arasında hapis cezası aldı. Katliamda önemli rol oynayan 68 kişiye ise ulaşılamadı.
Aynı mahallede oturan, yaşayan insanlara birbirlerini kestiler, boğazladılar. Emperyal güçlerin içerdeki ajanlarının provakatörlerinin kışkırtması sonucu meydana gelen katliam 12 eylül darbesine giden taşların döşenmesine sebep oldu. Siyasi nedenlerle körüklenen Alevi-Sünni ayrılığının Kahramanmaraş'ta gerginliği tırmandırdığı bir dönemde, 19 Aralık'ta kentteki Çiçek Sineması'na, o dönemin ender milliyetçi filmlerinden biri olan, Cüneyt Arkın'ın başrol oynadığı Güneş Ne Zaman Doğacak başlıklı filmin gösterimi sırasında saat 21.00'de patlayıcı madde atılması olayların başlangıcı oldu. İddianameye göre tahrip gücü az patlayıcı madde Ülkücü Gençlik Derneği Kahramanmaraş şube başkanının talimatları ile ülkücü militanlar Ökkeş Kenger ve Yunus İlhan tarafından atıldı. Gaziantep Eğitim Enstitüsü öğrencisi Ökkeş Kenger polise verdiği ilk ifadesinde "Çiçek Sineması'nı kendisinin arkadaşlarıyla birlikte bombaladığını" itiraf etti. Yunus İlhan ise yazılı ifadesinde Ökkeş Kenger tarafından zorlandığını söyledi.
20 Aralık günü Aleviler'in yoğunlukla oturduğu Yürükselim Mahallesi'nde bir kıraathaneye el fenerinden yapılma bomba atıldı. 21 Aralık 1978 günü Hacı Çolak ve Mustafa Yüzbaşıoğlu isimli iki sol görüşlü öğretmen, fraksiyon ayrılığı yüzünden öldürüldü. Olayların sebebi olarak gösterilen bu cinayetleri, yine bir sol örgüt olan Devrim Savaşçıları (DHKP/C DEV-SAVAŞ) örgütü işledi.
Evlerine giderken öldürülen TÖB-DER'li iki öğretmen, Hacı Çolak ve Mustafa Yüzbaşıoğlu'nun 22 Aralık günü camiye götürülen cenazelerine "Komünistler'in ve Aleviler'in cenaze namazı kılınmaz" diyerek çoğunluğunu MHP'li ve ülkücülerin oluşturduğu sağ gruplar tarafından saldırı gerçekleştirildi. 300'e yakın işyeri tahrip edildi.
Bağlarbaşı Camisi İmamı Mustafa Yıldız cuma vaazında şu konuşmayı yaptı:
"Oruç tutmak, namaz kılmakla hacı olunmaz. Bir Alevi öldüren beş sefer hacca gitmiş gibi sevap kazanır. Bütün din kardeşlerimiz; hükûmete ve komünistlere, dinsizlere karşı ayaklanmalıdır! Çevremizde bulunan Alevileri ve CHP'li Sünni imansızları temizleyeceğiz!"
23 Aralık’ta sabah erken saatlerden itibaren belediye hoparlöründen, "Kızıllar üç kardeşimizi şehit etti. Cenazeleri almak için hastane önünde buluşalım.", "Kızıllar kentimizi bastı." türünden tahrik edici anonslar yapıldı. Böylece kalabalık bir kitlenin, Alevi mahallelerinin hemen bitişiğindeki devlet hastanesinin önünde toplanması sağlandı. Hastane önünde toplanan kalabalık, "Aleviler suya zehir kattı.", "Alevi mahallelerinde camiler yakılıyor." türünden asılsız söylemlerle kışkırtıldı ve aynı saatlerde Alevi mahallerine yönelik saldırılar başladı. Saldırılar sırasında Yürükselim Mahallesi dirense de başarılı olamadı.
Çevre illerden de gelen sağcı gruplar Cumhuriyet Halk Partisi, Türkiye İşçi Partisi, TÖB-DER, TİKP ve POL-DER gibi sol görüşlü olduğu bilinen kurumların binalarını ateşe verdi. Türkoğlu ilçesinden gelen bir grup ülkücü, "Kanımız aksa da zafer İslam’ın!" ve "Müslüman Türkiye!" sloganlarıyla seyirci kitlesini coşturarak Cumhuriyet Halk Partisi İl Merkezi, PTT ve binalarına saldırdı. Kentin merkezindeki Ulu Cami'den "Öldürün, öldürün, bunların katli vaciptir" anonsları yapıldı.
Adıyaman ve Kayseri'den askerî birlikler getirildi. Malatya ve Adana'dan gönderilen jet uçakları kentin üzerinde alçak uçuşlar yaptı. Gölbaşı'ndan getirilmiş jandarma komando birliği ve Gaziantep'ten gönderilen mekanize tabur, güvenlik önlemleri almaya çalışırken, valilikçe ayrıca Gaziantep'ten zırhlı tugay, Kayseri'den hava indirme birliği istendi. İskenderun'dan ise piyade tugayı kentte alınan güvenlik tedbirlerine katılmak için yola çıktı.
24 Aralık'ta saldırıların polis kuvvetlerine yönelmesi üzerine polis ile halk arasında çatışmayı önlemek amacı ile kentteki bütün polisler görev dışı bırakıldı. Sünni kesim bundan istifade ederek Aleviler üzerindeki baskılarını artırdı. İnsanlar galeyana geldi, durum kontrolden çıktı ve il genelinde kaos ortamı yaşandı. Aynı gün olay büyük bir katliama döndü.
Katliam sırasında, sivillere yönelik yağma ve sistematik işkence olayları yaşandığı da görgü tanıklarının ifadelerinde yer almaktadır “Bir kadının göğsünü kesmişler, kestikleri göğsünü de çocuğunun ağzına koymuşlardı. Orada Cennet Şimal’ı da gördüm. Cennet Şimal Elif Ana’nın ablasıdır. O dönem bizim yaptığımız evin inşaatına kum getiren demirci Cuma, Cennet Şimal’ın sağ gözünü tornavida ile çıkarttı. "90 yaşındaki kadının gözünü niye çıkartıyorsunuz Allah’tan korkmuyor musunuz?" diye sordum. "Bir Alevi öldürürsek biz cennetlik oluruz, kitabımızda yazıyor" dedi”
Basına ve kamuoyuna yansıyan iddialara göre, olayların ardından istifa eden dönemin İçişleri Bakanı İrfan Özaydınlı katliamın açığa çıkartılması için özel bir ekip görevlendirdi, hazırlanan ayrıntılı rapor İçişleri Bakanlığına sunuldu ancak raporun içeriği gizli tutuldu. Raporda katliamın planlayıcılarının, "26 seyyar piyango bayisi görünümünde şehre geldikleri saptanmıştır." Denildiği görüldü.
Bu acı olaylardan ders çıkarmalıyız. Etki ajanları aynı senaryoları günümüzde yine provakatörlerle yaptırmaya çalışabilirler. Tüm vatandaşlarımız hangi partiye oy versin, hangi görüşte, hangi inançda olursa olsun kışkırtıcı ajanlara karşı çok dikkatli olmalıyız.
Ortaya çıkan kayıtlara göre Peck, Maraş'ta AP'li ve MHP'li il başkanları ve yöneticilerle, milliyetçi patronlarla, eşrafla, toprak sahipleriyle toplantılar düzenliyor, Her katliam ve 'sorunlu' olay öncesinde ortaya çıkan CIA ajanı Peck, katliamın arifesinde de Maraş'taydı. Bu unsur 1979'da Amasya'da, 1980 Çorum Katliamı'nda da görüldü. Kısa bir süre sonra 12 Eylül darbesi gerçekleşti. Peck, kendisine verilen görevi fazlasıyla yerine getirmiş ve ortadan kaybolmuştu.
Ülkemizde yerli ve yabancı ajanlara çok dikkatli olmalıyız. Bunlar din adamı görünümünde, insan hakları savunucusu rolünde olabilirler. Son günlerde Aniden Diyarbakır’da bir sokağa isyancı Hain Şeyh sait denen alçağın adının verilmesi ve bunun üzerine tartışmalar göstermiştir ki Toplumun hassas konularını kaşıyarak test edilmektedir. Dikkat zamanıdır. Ülkemizi bölmeye çalışan Emperyal güçler geçmiş de sağ-sol çatışması denediler başarmadılar. Alevi-Sünni çatışması yaratmaya çalıştılar başarmadılar. Bölücü terör örtgütü yaratıp Türk –Kürt çatışması denediler başarmadılar. Darbeci terör örgütü FETO örgütüne darbe yaptırmaya kalktılar olmadı. Başaramadılar. Ülkemizi kimse bölemez, yıkamaz Birlik olduğumuz sürece. BAHRİ KILINÇEL