Bahri KILINÇEL bilgi@bahrikilincel.com
KONYANIN MAHSUN SÜRGÜNÜ RUHİ SU



KONYANIN   MAHSUN SÜRGÜNÜ  RUHİ SU

Mehmet  Ruhi su  1912  yılında  Van ilimizde  dünyaya  geldi. 1915  tehciri  esnasında  babasını  ve daha sonra  Annesini  kaybetti. 10 yaşında  Van yetimhanesine  verildi  yetimhanede  okuma ve yazmayı öğrendi. Ermeni kimliği gizlenmiş  olup   yaşamı boyunca  bu kimliğini hiç ön plana çıkarmamıştır.

Adana  öksüzler yurduna nakledilmiş  ve burada  müzik öğretmeni Mehmet  Tahir  beyin  dikkatini çekmiş ve  burada  bulunan  keman sayesinde  müziğe  gönül vermiş  ve içinde bulunan  müzik aşkı  depreşmiştir. Adana ilinde  aynı  zamanda  yoksul  bir ailenin yanına  verilmiş  aile  sevgisi oluşturulmak amacıyla  bu  uygulamadan  memnun olmuş ve  öksüzler  yurdunda  kalmaya  devam etmiştir.

1925  yılında  Ankara’da Müzik öğretmen okulu kurulmuş  öncelikli  olarak  öksüz yurtlarında  barınan öğrencilerden  sesi güzel , müziğe  yatkın öğrencilerin  sınav  yapılarak  Müzik  öğretmen  okula  gönderilmesi  konusunda  tüm illere genelge  gönderilmiştir.

Adana  öksüzler yurdundan  iki  çocuk sınava katılır  ve sınavı  Mehmet  kazanır. Diğer  öğrenci  ise Şabandır. Müdür  Mehmet’i yanına  çağırır ve şöyle  der “ sen bir sene daha okulda kalabilirsin, ancak  şaban açıkta  kalır. Onu  kazanmış gibi  gösterelim sen nasılsa  seneye yine kazanırsın  “ der.

Mehmet bu öneriyi  kabul eder ve arkadaşı  Şabanın  müzik  öğretmen okuluna  gitmesini sağlar. Gelecek  yıl  okula gitme hakkı kazanır. Ancak  gelen emirde  bu yıl kazananların  Askeri okullara  gitmesi  emredilmesi  yazılıdır.

Bu durumu kabullenmek zorunda olan Mehmet arkadaşı  Suphi  ile  İstanbul Halıcıoğlunda  bulunan Askeri  liseye giderler.  Öğrencilerle  kaynaşırlar, İsmini önüne  Ruhi ekler. akşamları  istanbul öksüzler yurdundan aldıkları  keman ile Mehmet  Ruhi arkadaşlarını   eğlendirir.  O günlerden birinde  Okul komutanı aniden içeri girerek  “ Bu ne rezalet “ diyerek  kemanı  ayaklarının  altına alarak  kırar.  Okul  komutanı  bir kaç gün sonra  kemanın parasını  vermek istese de  Mehmet Ruhi bunu  kabul etmez .

İstanbul  öksüzler yurdu  müdürü olan  Ahmet  Muhtar  bey  Mehmet’i  Ankaraya  çağırır. Askeri  okuldan bir arkadaşının ikinci kimliğini alarak  kaçar ve Ankaraya  gelir.  Ahmet  Muhtar bey  askeri liseden kaçtığını duyunca  kendisini Askeri  liseler komutanlığına gönderir ve orada  gözyaşları  içinde  durumunu albaya anlatır.

Albay  kendisine okuluna dönerek dilekçe vermesini  ister  ve  sağlık raporu  esnasında  Doktora  kulağında iltihap  olduğundan  çürük raporu  verilir. Ankaraya  gelerek   Müzik  öğretmen okuluna  müracaat  eder ancak  “ yerimiz yok “ cevabını  alır , çok üzülür , Askeri  okuldan çürüğe  ayrıldığına pişman olur   boynu  bükük  Adana  öksüzler yurduna geri döner.

Adana  lisesine  devam  ederek  oradan  öğretmen okuluna geçer ve  Müzik  öğretmen okulunu  kazanır ve  okumaya başlar  burada  kolay  söylenmesi  için  Su  soyadını alır.

1942'de Ankara Devlet Konservatuvarını'nın Şan bölümünü bitirdi. Aynı yıllarda sırasıyla Ankara Cebeci İkinci Ortaokulu'nda sonra Hasanoğlan Köy Enstitüsü'nde müzik öğretmenliği yaptı. Cumhurbaşkanlığı Orkestrası'na seçildi, konservatuvarın opera bölümünde de okudu ve daha sonra da Devlet Operası'nda çalıştı

1946 yılında  Ankara’da  yedek subaylık  görevine başlar  ve operada  görevlidir. Dil tarih coğrafya  fakültesinde  koro oluşturmuştur  burada  koroda  görevli  eşi olacak Sıdıka umut ile  tanışır   felsefe  bölümü  öğrencisi olan  Sıdıka umut  fikirlerinin  uyuştuğu, Türkülerin  sevdalılısı, Türkiye  komünist  partisi  sempazitanıdır. Aşık olurlar  ve 1950  yılında  sevdalarını  yaşadıkları  esnada  polis  ikisinide  takip etmektedir.  Ruhi  su’nın korosu  kapatılır.  menderes  döneminin  baskıları  artmaktadır.

1952  yılında  büyük bir Komünist  tutuklamaları  başlar. Sıdıka  umut  üniversiteyi  bitirmesine iki dersi  varken  11-kasım -1952 yılında  tutuklanarak  İstanbul  sansaryan hana  götürülür. Ruhi  su  tutuklanarak   Sansaryan  hana götürülür  ve   beş ay boyunca  ağır işkencelerden geçirilir. Sıdıka  umut  kanaması uzun süre durdurulmamış  zayıflamış  ve hastalanmıştır  aylar sonra  birbirlerinin  orada olduklarını anlamışlardır.

Ruhi  su  burada  gördüğü  işkenceler sonunda  yazdığı  şiir  Mahsus  mahalı  üretir.

“Mahsus Mahal derler, kaldım zindanda

Kalırım kalırım, dostlar yandadır

Iki elleri kızıl kandadır kanda

Ölürüm ölürüm kardeş, aklım sendedir

 

Artar eksilmeyiz, zındanlarında

Kolay değil derdin, ucu derinde

Kumhan ırmağında, Karaburun’da

Bulurum bulurum kardeş, öfkem kındadır

 

Dirliğim düzenim, dermanım canım

Solum sol tarafım, imanım denim

Benim beyaz unum, ak güvercinim

Bilirim bilirim kardeş, gelen gündedir”

Ruhi su  ve  Sıdıka umut   Harbiye  cezaevine  nakledilirler ve burada  nişanlanırlar, yan koğuşta  kalan  Sıdıka hanımla  bir su  borusundan ıslanmayan mektuplar ve  türküler söyleyerek haberleşirler. 3.5  yıl  bu ceza evinde  haftada  on dakika görüş haklarında  görüşürler.

Ruhi su  cezaevinde  yatan mahkumlardan türküler derler, koro oluşturur,  türküler söyletir, Sıdıka hanıma  çantalar örer, kutular yapar, Sıdıka hanım kazaklar örerek  sevdalarını  yürütürler.  Harbiye  cezaevinde  evlenirler  nikah şahitleri  Bahice  boran ve eşi Nevzat hatkodur.

Beşer  yıla mahkum olurlar  ve Ruhi su  Adana cezaevine , Sıdıka su  Sultanahmet  cezaevine  gönderilir. Ruhi su  Adana cezaevine  gönderilirken bileklerinde  kelepçeyi öylesine sıkmışlar  ve  bu acısını 

“ Hasan dağı , Hasan dağı

Eğil eğil , eğil bir bak “    ağıdını  yazmıştır.

Ruhi su  ve Sıdıka su  1958  yılında  tahliye olmuşlardır. Sıdıka su  Ankaraya  ailesinin yanına , Ruhi  su  ise  Konyanın Çumra ilçesine  sürgüne  gönderilir.  Ucuz  bir  otele yerleşir,  çumra  halkı ile uyum sağlayarak , haberleri  radyodan  dinler, insanlarla  selamlaşırlar. Çalışmak için iş arar, Çumra  halkı  kendisine  çok ilgi gösterir, yardımcı  olur. İnsanlar yanından geçerken, "Üzülme bu da geçer" diyorlardı.

Ruhi Su’nun Çumra'da kaldığı sürede arkadaşlık yaptığı iki kişi: 1. Ahmet Bursalı, öğretmen, sağ, Çumra’nın Batum Köyü'nden (şimdiki adı Beylerce) Ahmet Bursalı, Rusya'dan Artvin Şavşat'a göçmen gelmiş, Gürcü asıllı; daha sonra Çumra'ya göçmüşler, 2. Mevlüt Hatiboğlu, Çumralı  vatandaş

O anda Çumra Cumhuriyet Savcısı Muharrem İlleez'dir. Muharrem İlleez Avanoslu’dur, Avanos müftüsünün oğludur. 1952-1957 yıllarında Çumra'da Cumhuriyet Savcılığı yapmıştır.

Çumra Cumhuriyet Savcısı Muharrem İlleez zamanın ölçülerine göre olabildiğince duyarlı ve yürekli bir kamu görevlisidir. Ruhi Su ile yakından ilgileniyor, cumartesi, pazar günleri Ruhi Su'nun cezaevindeki hükümlü ve tutuklulara saz çalmasını sağlıyor. Kendisi de dinliyor ve saz çalmaya hevesleniyor, fakat işi, yaşı ve başka ilgileri nedeniyle başaramıyor. Aldığı sazı Çumra Cumhuriyet Savcılığı makam odasındaki fona asıyor. Yadırgayıp soran vatandaşlara ve görevlilere fondaki saz için ‘Bu demokrasi' diyor.

Muharrem İlleez, daha sonra Eskişehir Ağır Ceza Mahkemesi üyeliğine atanıyor. Bu görevde iken 1960-61 yıllarında emekli oluyor. Avanos 'a gidip yerleşiyor. 1960 yılından sonra, normal seçimle (atamayla değil) Avanos Belediye Başkanı seçiliyor. Belediye başkanlığından sonra, Avanos'ta restoran çalıştırıyor. 1970’lı yıllarda ölüyor.

Muharrem İlleez, insan ilişkileri yönüyle de özel bir insan. Çocukla çocuk, büyükle büyük. Çevresince sevilen bir insan. İçmeyi seviyor, oyun oynamayı seviyor.

O  dönem Çumra  adliye hakimi  İlhan Somer  müziği seven ve  Mehmet  Ruhi Su’ya  ilgi gösterir. Onun  Ankaraya  nakli için  gerekli  evrakları  gönderip teşvik ederler. Emniyet  genel müdürü  Kemal aygün ise  gönderilen dilekçeleri sürekli reddetmiştir, engellemiştir.

Hakim  ilhan somer Ruhi Bey’i bu vesile ile tanımış ve Ruhi Su’ya yapılan açık haksızlığı görmüş. O dönemin kanunlarına göre son derece normal bir hukuksal karar vererek savcının teklifi ile Ruhi Su’nun derhal nakledilmesi gerektiğini öngörmüştür.Fakat daha önceki yargıç nedense bundan kaçınmış. Yasa gereği tahliye veya şevke yetkili olan sadece yargıçlardır, savcı talep edebilir, ama kararı yargıç  verir. O zamanlar sol eğilimli olmayan  Hakim  İlhan somer  tamamen  vijdan ve hukuk açısından gereğini  yapan  bir  hukuk adamı olarak  tarihe not düşmüştür.

Müracaatları  ret  edilen Ruhi su’nun  Ankaraya  nakli  Yürekli bir Cumhuriyet savcısı  Muharrem illeez  ve  Hukuk  adamı  bir  Hakim İlhan  Somer’in  kişisel  gayretleri  ile  ağustos  ayında  Ankaraya  nakli onaylanmıştır. Gün gelmiş  Çumra halkına ve savcıya  Çumra istasyonuna  yakın bir salonda  muhteşem  bir konser  veren Ruhi su  veda  etmektedir. Çumra  halkı salona  sığmamış,  kendisini  alkışlarla  yolcu etmişlerdir. Bu  uğurlama ve  sürgün günlerinde  bir  komünist  kişiliği bilinen bir  insana  Çumra halkının  desteği, ilgisi, desteği  aslında  hepimiz için ders alınması gereken bir toplumsal  bir  ders olması gerekir.

1960'ta İstanbul'da Taksim Belediye Gazinosu'nda sahneye çıkan Ruhi Su, bir yandan da halk türkülerini kaydedip, arşivleme görevini üstlendi. Bu arada radyoda da 'Basbariton Ruhi Su Türküler Söylüyor' anonsuyla sunulan bir radyo programı yaptı. Bu programlardan birinde söylediği "Serdari Halimiz Böyle N'olacak? Kısa çöp uzundan hakkın alacak" türküsü nedeniyle halkı sınıflara ayırmak yoluyla Komünizm propagandası yapmaktan radyodaki işine son verildi.

Söylediği türkülerdeki siyasi vurgular yüzünden aleyhinde kampanyalar başlatılan ve işini kaybeden sanatçı, türküleri derleyip, yeniden yorumlama işine kendi başına devam etti. 1975'te Dostlar Korosu'nu kurdu. 1978'den sonra ürettiği kasetlerle halk müziğinin, yaygınlaşmasına büyük katkıda bulundu. Aydınlara türkü dinlemeyi öğreten kişi olarak da bilinir.

Ruhi Su ilk kez 1977 yılında Ahmet İsvan ve Necdet Uğur'un yoğun uğraşıları sonucu pasaport alabildi. Almanya, Hollanda, Belçika, İngiltere, Fransa ve Avustralya'da konserler verdi. Pasaportunun süresi doldu. Yeni pasaport başvurusu, yakalandığı prostat kanserinin tedavisi için yapıldı ancak hiçbir gerekçe gösterilmeden reddedildi. Su için altı Alman sanatçının Kültür Bakanlığı'na baş vurduğu öğrenildi. Heinrich Böll, Wolf Bierman, Ingeborg Drewitz, Günter Grass, Siegfried Lenz, Günter Wallraff imzalı mektupta, Kültür Bakanlığı'ndan Ruhi Su'nun yurt dışında tedavi edilebilmesi için pasaport verilmesine aracı olması isteniyordu. Aynı sanatçılar Ruhi Su'ya da bir mektup göndermişlerdi. Bunlar sonucunda nihayet kapılar aralandı ve "tedavi amaçlı ve yalnız bir defaya mahsus olmak üzere" yurt dışına çıkışına izin verildi. Ama artık çok geçti. 20 Eylül 1985 Cuma günü sabaha karşı 04.00'te Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Hastanesi Onkoloji Servisi'nde öldü. Doktoru Prof. Bülent Berkarda idi. 22 Eylül 1985 Pazar günü Şişli Camii'nde kılınan öğle namazından sonra Zincirlikuyu Mezarlığı'nda toprağa verildi. Ruhi Su'nun cenaze törenine binlerce kişi katıldı ve cenaze 12 Eylül Dönemi'nin ilk büyük kitle gösterisi haline dönüştü. Cenazede gözaltına alınan 160 kişi İstanbul siyasi şubede 15 gün süreyle gözaltında tutuldu.

Ruhi Su’nun llgın’dan başka bir oğlu vardır. Adı Güngör Su:  Güngör Su turizmle uğraşmış, şirketler kurmuş, başarılı bir aydın kişi. Güngör Su, Ruhi Su’nun, 1930'lu yıllarda Adana’da öğrenciyken tanışıp, evlendiği Sevim adında bir bacı’dan (hemşireden) dünyaya gelmiş. Güngör, altı yaşlarındayken Ruhi ile Sevim Hanım ayrılmışlar. Sevim Hanım, ayrılmak istememiş. İstemeyerek bozulan bu evlilik sonunda, ne Sevim Hanım ne Güngör Su, babayı aramamaya çalışmışlar. Anne mi çocuğu etkilemiş ne olmuş, bağlar kopmuş. Turizmci Güngör Su, bir Londra gezisinde bir plakçı dükkânına girip, bazı plaklar almak istemiş. Tam alıp, çıkarken yukarıdan bir plak Güngör Bey’in başına düşmez mi? Bakmış, Ruhi Su’nun bir plağı. Güngör Bey, satıcıya: Bunu da sarın lütfen demiş, babasının plağını satın almış. Güngör Su, Ruhi Su cezaevinden çıkıp kulüplerde sazı ile türküler çalıp söylediği sıralarda, gelip izlermiş. Sıdıka Su, Ruhi Su’nun bir oğlu olduğunu bir vesileyle öğrenince, çocuğu tanımak istemiş. Buluşmuşlar, fakat Güngör çok resmi dururmuş. Ruhi Su, eşine: Nasıl da saygılı değil mi Sıdıka dermiş. 1940’lardan sonraki Ruhi Su, artık eski Ruhi Su değildir. Ruhi’nin dünyası değişince, dünyaları değişmiş. Sevim Hanım, Ruhi ile ortak çocukları Güngör’ü, çalışıp didinerek iğneler yaparak okutmuş. Sevim Hanım çoktan ölmüş. On yıl önce, Ruhi Su ölünce, Sıdıka Hanım, büyük oğulu da cenazeye beklemiş, ama Güngör gelmemiş! Buna karşılık güzel bir davranışta bulunmuş, 20 Eylül 1985’te, Zincirlikuyu’daki cenaze törenini videoya alarak Sıdıka Hanım’a yollamış! On yıl önce, Ruhi Su ölümsüzlüğe kavuşunca, Sıdıka Hanım, büyük oğula savunman Necla Fertan’la haber göndermiş. Veraset belgesinde, Güngör Su’nun adının da belirtilmesini istemiş: - Ruhi’nin bantları çıkacak, Güngör de bunlarda hak sahibidir. Onların çıkmasına yardımcı olur demiş Necla Fertan’a: - Kesinlikle, benim bir hakkım yok; Sıdıka Hanım bunları en iyi yapar karşılığını vermiş...

Ruhi Su'nun ve ilk eşi Münire Sevim Hanım'ın oğlu 1934 Balıkesir doğumlu Güngör Su, 06 Kasım 2020 günü İstanbul'da yaşamını yitirdi. Kendisi TÜRSAB eski başkanlarındandı ve ülkemiz turizm sektörünün önde gelen isimlerindendi.

Kendisi Alevi Deyişlerini okumuş, Pir Sultan'ın, Hatayi'nin ve diğer ozanların deyişlerini yorumlamıştır. Nazım Hikmet'in şiirlerini ilk besteleyenlerdendir. 1957'de Sansaryan Han'da hapisteyken daha sonra hayatını birleştirecek olduğu Sıdıka Umut için söylediği Mahsus Mahal adlı türküsüyle ünlendi.

Ruhi Su'nun sesini korumadaki hassasiyeti hakkında pek çok anlatı vardır. Bunlara göre Ruhi Su, sesine zarar vermemek için kuruyemiş ve çamaşır suyundan uzak dururmuş. Sorulduğunda, sesini korumadaki bu hassasiyetinin sanata ve dinleyenlere saygısından kaynaklandığını ifade edermiş.

Su, ölümüne kadar 16 tane 45'lik plak, 11 uzunçalar çıkardı. Ölümünden sonra kurulan Ruhi Su Kültür ve Sanat Vakfı aracılığıyla eşi Sıdıka Su ve oğlu Ilgın Su özel arşivlerdeki ses kayıtlarından yararlanarak plak, kaset ve CD üretimini sürdürdüler. Vakfın merkezi Beyoğlu, İstanbul'dadır.  BAHRİ  KILINÇEL

 



Hit: 150 Kayıt Tarihi: 05.04.2024