ÖLDÜRÜLÜŞÜN 50. YILINDA CHE GUEVARA
1928, Haziran’ın 14’ünde Arjantin, Rasorio’da doğdu. Tam ismiyle Ernesto R. Guevara de la Serna, İspanyol ve İrlanda asıllı bir ailenin beş çocuğunun en büyüğü olarak dünyaya gelmiştir. Annesinin ve babasının soyu Basklara dayanır. İsyan ve özgürlük Ernesto’nun köklerinde vardır. Babası Ernesto Guevara 1969 yılında “oğlumun damarlarında İrlanda köklerinin kanı akmaktadır” demiştir. Guevara’nın atalarından Patrick Lynch 1715 yılında İrlanda’da Galway’de doğmuş, İrlanda’yı terk edip İspanya’nın Bilbao şehrine, oradan da Arjantin’e gitmiştir. Soyadı Guevara’nın ise, Che’nin bask köklerinden geldiğine inanılmaktadır. Guevara, Bask Bölgesi’nde Alava kentinde bir yerleşimdir.
Soyu (İspanya’nın kuzeyi ile Fransa’nın güneybatısında yaşayan özerk halk) Basklara dayanan Che Guevara’nın atası Patrick Lynch 1715 yılında İrlanda Galway’de doğmuş, ülkesini terk ederek İspanya Bilboa’ya gitmiştir.
Buradan da ileride Che’nin doğum yeri olacak Arjantin’e geçmiştir. Ernesto Guevara’nın büyükbabası Francisco Lynch 1817’de, büyükannesi Ana Lynch ise 1868 yılında doğmuştur. Che’nin 1900 yılında dünyaya gelen ve yüksek mühendis olan babası Ernesto Guevara Lynch ise 27 yaşına geldiğinde Che’nin annesi İrlanda ve İspanya asıllı Celia de la Serna y Llosa ile evlenmiştir. Çiftin ilk çocukları olan Ernesto dışında 2 erkek, 2 kız çocukları daha olmuştur.
Henüz 2 yaşındayken ilk astım krizini geçiren Che, hayatı boyunca bu hastalıkla birlikte yaşayacaktır. Ernesto 3 yaşındayken Buenos Aires’e yerleşen aile, burada hastalığı ilerleyen Che’nin sağlık durumu nedeniyle yeniden yer değiştirmiş ve Cordoba’ya taşınmışlar. Zaman içerisinde maddi durumları kötüleşen aile Ernesto’yu eğitim bakanlığına bağlı Dean Funes lisesine yollamıştır.
Che Guevara henüz küçük bir çocukken doktorlar tarafından astım teşhisi konuldu bu yüzden ailesi Alta Gracia bölgesindeki bu eve taşındı. Avellaneda’daki bu ev şu an kapsamlı bir Che Müzesi’ne dönüştürülmüş durumda.
Che Guevara Kolej'den mezun oldu,askere başvurdu ama çürüğe ayrıldı.Buenos Aires'e teyze ve anneannesinin yanına gitti.Annanesi beyninde bir ur tedavisi görünce ona baktı. O vefat edince Universite de Mühendislik okumayı düşünürken tıp okumaya karar verdi.Başka insanların acılarını dindirmek için doktor olmak ister.Anne ve Babası munakaşalar sonucu ayrılmaya karar verir.Labratuar teknisyenliği kursuna gitti.Otoyol planlama ve Bayındırlık projelerinde çalıştı.
1947 Tıp öğrencisidir.Öğrencilik döneminde Petrol tankerlerinde hastabakıcılık,belediyenin hijyen dairesinde,seyyar hastanede,Profesör Salvador Pisani'nin pataloji bölümünde pratisyen olarak çalışıyor"Tackle"adlı bir spor dergisinde Chang-cho adı ile yazılar yazar.Satranç ustası" Miguel Najdorf'"la karşılaşır ve ona yenilir. 1949 Üniversite olimpiyatlarına satranç ve atletizim ve sırıkla atlama dalında katılır. Bir bisiklet yolculuğu planı yapar.Santa Fe bölgesi,Cordoba'nın güneyi ile Mendoza'nın doğusu...
Guevara, tıp öğrenimi için 1948’de Buenos Aires Üniversitesi’ne girdi. Kesintili öğrenim hayatını, Mart 1953’te tıp öğrenimini bitirip aynı yılın 12 Haziran’ında diplomasını alarak noktaladı.
Sol eğilimli liberal bir aile olarak tanınan Guevara ailesinin, İspanya iç savaşı sırasında cumhuriyetçileri desteklediği açık ve net olarak bilinmektedir. Ve çoğu kişiye göre Ernesto’nun özgürlükçü ve isyankar yönü ailesinden gelmektedir. Tıp eğitimi aldığı yıllarda arkadaşıyla birlikte çıktığı motosiklet gezisinde, hastalığı, yoksulluğu görmüş ve alt tabaka olarak ifade edilebilecek bölgelerdeki yaşama şahit olmuştur. Bu onun için bir nevi dönüm noktası olmuş, Che’nin tanıklık ettiği yaşantılar onda düzenin bu şekilde devam edemeyeceği düşüncesinin oluşmasını sağlamıştır.
Okulda İngilizce eğitim yapılırken, Ernesto bir diğer yandan da annesinden Fransızca öğrenmektedir. Che çocukluğu boyunca sayısız astım krizi geçirse de hastalığı onun sporla uğraşmasına engel olamamış, Ernesto iyi bir atlet ve (futbola benzeyen bir takım oyunu) ragbi oyuncusu olmuştur. Hatta ragbiyi o kadar çok sevmiş ki bu sporla uğraştığı dönem içerisinde saldırgan oyun tarzı nedeniyle kudurmuş, kızgın gibi anlamlara gelen “Fuser” takma adıyla anılmıştır.
Sporun yanı sıra satranca da ilgi duyan Ernesto Guevara, 12 yaşında babasından öğrendiği oyunla alakalı birçok turnuvaya katılmış. Ergenlik dönemine geldiğinde ise şiire ve edebiyata merak salmış. Pablo Neruda’nın şiirlerine karşı merakı bilinen Che, şiire duyduğu ilgiyi hiç kaybetmemiş ve hayatı boyunca şiir yazmıştır. Arjantinli devrimci; Neruda’nın yanında ünlü Fransız şair Baudelaire’i de okumuş, Fransızca şiirlerden klasik eser yazarları Jules Verne’ye ve Jack London’a varana kadar pek çok ünlü edebiyatçının kitabını okumuştur.
Bunlara ek olarak; okumaya ve araştırmaya meraklı olan Ernesto’nun daha 14 yaşındayken Sigmund Freud ile toplum felsefesi üzerine tezler yazan Bertnard Russell’in kitaplarını okuduğu da bilinmektedir. Çok yönlü bir kişiliği olan Ernesto, ergenliğinin son dönemlerine geldiğinde ise fotoğraf ve arkeoloji ile ilgilenmiştir. Maddi durumları daha da kötüleşen Guevara ailesi 1944 yılında yeniden Buenos Aires’e taşınmış, Che daha sonra burada tıp fakültesine yazılmıştır. 1948 yılında başladığı eğitimine devam ettiği süre içerisinde bir diğer yandan da çalışan Ernesto, Buenos Aires Üniversite’sindeki ilk yıllarında Arjantin’in kuzey ve batı bölgelerini gezmiş, köylerdeki cüzzam ve tropikal hastalıklar üzerine incelemeler yapmıştır.
Che öğrenciliği ve sonrasında tüm Güney Amerika’yı kapsayan seyahatlere çıktı. Peru, Kolombiya ve Venezuela’ya gitti… Peru’da bir süre bir cüzam kolonisinde gönüllü olarak çalıştı. Arkadaşı Granado ile çıktığı bu yolculuklarda tuttuğu notları sonradan 2004 yapımı “Motorcycle Diaries” adlı filme kaynaklık etti. Yolculuk Bogata ve Caracas’a kadar devam etti. Bu yolculukta en büyük destekçileri 500 cc’lik 1939 model Norton marka motosikletti. İki arkadaş “La Poderosa II” (Güçlü II) adını verdikleri bu motosikletle Amazon kıyılarını geçtiler.
Arkadaşı Alberto Granado ile birlikte çıktığı motosiklet gezisinde Che, sınırları olmayan ve tek bir kültürle bağlanmış birleşik bir İber- Amerika’nın hayalini kurmaya başlamış, bu düşünceleri onun daha sonraki devrimlerinin zeminini oluşturmuştur. Daha sonraki zamanlarda Ernesto Che Guevara’nun devrimci kişiliği ortaya çıkmaya başlamıştır.
Ahanar kasabasında Alberto Granado'nun çalıştığı cüzzam hastanesini ziyaret etti. Teyzesini ziyaret etti.San Lois üzerinden Buenos Aires'e gider.Jose Gonzalez'in Aguiların Cordobadaki evinde yapılan düğünde ilk aşkı zengin kız Chichina ile tanıştı. Arjantin ticaret gemilerinde iş buldu.Allerji uzmanı "Salvador Pisani "ile çalıştı.
Arjantinli olan Che, doktor, Marksist politikacı, aynı zamanda iyi bir lider ve devrimcidir. Tıp eğitimi aldığı sırada Amerika’yı dolaşmış çoğu insanın yoksulluğunu görmüştür. Elde ettiği deneyimler neticesinde bölge içinde ekonomik eşitsizliği ortadan kaldırmanın tek yolunun devrim olduğuna ikna olmuştur. Marksizm kuramını incelemiş ve Guatemala’nın sosyal devrimine katılmayı uygun bulmuştur.
Uzman hekim ya da pratisyen olarak bir şekilde diplomasını alan Guevara, cüzzam kolonisinde çalışmak üzere Venezuela’ya doğru yola çıkmış ve bu sırada Peru’ya da uğramış. Peru’da daha önce yayınladığı bir inceleme yüzünden tutuklanan Che, hapisten çıktıktan sonra birkaç gün Ekvator’da kalmış. Ve burada hayatının bir diğer dönüm noktası olacak avukat Ricardo Rojo ile tanışmış. Çünkü Ricardo Rojo onun Fidel Castro ile tanışacağı Guatemala’ya gitmesini sağlayan kişi olarak belirtilmektedir.
1954 Fidel castro Küba'da yakalanmış,hapsedilmiş,genel af ile serbest bırakılmıştır.Fidel Castro Meksika'ya gelir.Che ise Guatemala City de ilk karısı Hilda(Peru'lu) ile tanışır.Guetamala'lı solcularla Guetamala işçi partisi ile irtibata girer.Marksizmi öğrenir.Devrim için çalışır.CIA desteğindeki kiralık askerler Guatemala'yı istila ederler.Che savaşmak için gönüllü olsada seçimle iş başına gelen Arbenz ,halkı silahlandırmayı reddeder.Arbenz istifa eder.Başkente giren kiralıl CIA askerleri katliama girişi.Che Arjantin Büyükelçiliğine sığınır.Nikaragua ve El Salvador'a gider.Orada Maya harabelerini görür.Bu dönemde Nikaragua da Anastasio Somoza diktatörlüğü vardır.Hilda ile Meksika'ya giderler.Burada Hilda Tutuklanır..Che ,Fotoğrafçılık yaparak geçimini sağlar.
1955 18 Mayıs'ta Hilda ile evlenir.Kasım ayında balayına giderler. "Latin Amerika'da doktorun İşlevi" kitabını yazdı.Bohemia dergisi Che'nin fotoğraflarını basar.Popcatepet dağına tırmanır.Meksika'da bir mayıs törenlerine katılır.Kübalı sürgün grubu ile tanışır.Bu grup onun Fidel Castro ile tanışmasını sağlar. 26 Temmuz Hareketi adlı yeni bir örgüt kurarlar. Burada Kübalı eski askeri lider devrimci Alberto Bayo tarafından eğitildiler.
1956 15 Şubat Che'nin kızı Hilda Beatriz dünyaya geldi.İlk karısı Hilda'dan ayrılır.Meksika polisi Che ve Fidel'in de aralarında bulundugu 28 kisiyi göz altına alır.Calixto hapishanesinde 57 gün tutuklu kalırlar.Küba'ya düzenlenecek gerilla seferi için hazırlıklara başlarlar.
Che Guevara; Guatemala’ya yerleşmesinin sebebini halasına yazdığı mektupta gerçek bir devrimci olabilmek için gereken her şeyi yapmak olarak açıklamıştı. Ve Arjantinli devrimcinin hayatını anlatan Che Guevara: Devrimci Bir Hayat isimli kitabın yazarı Jon Lee Anderson’a göre buradaki siyasi bağlantısı Perulu bir sosyalist olan Hilda Gadea idi. Ernesto Guevara; Guatemala’da pek çok Kübalı sürgün ve Fidel Castro’nun kardeşi Raul Castro ile tanışmış, burada kalması tehlikeli bir hal alınca Meksika’ya geçmiştir. 8 Temmuz 1955’te Meksika’da Raul Castro tarafından Fidel Castro ve arkadaşları ile tanıştırılan Ernesto Guevara, burada devrimciler grubundaki yerini almıştır.
Fulgencio Batista’yı devirmek için kurulan 26 Temmuz Hareketi’ne katılan Guevara’nın grubun doktorluğunu yapmasına karar verilmesine rağmen, o diğer üyelerle birlikte bütün askeri eğitimlere katılmıştır. Bu sırada ilişkileri hala devam eden Hilda Gadea Guatemala’dan dönmüş ve Ernesto’ya hamile olduğu haberini vermiştir. Kısa süre içerisinde (18 Ağustos 1955) evlenen çiftin 1956 yılının Şubat ayında Hilda Beatriz adını verdikleri bir kızları olmuştur.
25 Kasım 1956 günü sürgündeki 82 adam Meksika’nın Tuxpan, Veracruz Limanı’ndan Küba’ya doğru denize açıldılar. 50.000 Meksika pezosuna bir Amerikalıdan satın aldıkları teknelerinin adı Granma’ydı. 2 Aralık’ta şu anda Granma Eyaleti olarak bilinen yerde karaya ayak bastılar. Tekne şu anda Havana’daki Devrim Müzesi’ne bitişik Granma Anıtı’nda sergilenmektedir. Ayrıca, Küba Komünist Partisi Merkez Komitesi’nin resmi gazetesinin başlangıcından beri adı Granma’dır. Teknede Kübalı olmayan tek kişi Guevara’dır..Burada Kübalı sürgünler ona "CHE" adını takar.Fidel Granma yatını bulur.Tekne Tuxpon'dan 24 Kasımda hareket eder.172 saat(7 gün) sonra 2 aralık'ta Los Clarados'a yakın karaya çıkarlar.
"Kısa bir süre sonra Küba Hava Kuvvetleri'nin saldırısı sonucu birçok kişi hayatını kaybetti, yüz civarında kişiden geriye 15-20 kişi kalmıştı. Hayatta kalanlar küçük gruplara ayrılıp, dağlarda ilerleyerek hayatta kalan kişilere ulaşmaya çalıştılar. Birbirlerini bulmaları köylü sempatizanlar sayesinde oldu. Bu 12 kişilik küçük grup, Fidel Castro, Raúl Castro, Camilo Cienfuegos ve Che Guevara da buradaydı, gerilla kuvvetinin çekirdek lider grubunu oluşturacaklardı. 12 arkadaşıyla birlikte Oriente'nin güneybatısındaki Maestra Dağlarına çekildi. Bu dağlarda iki yıl boyunca Batista'nın kuvvetlerine karşı bir gerilla savaşı yürüttü. "
1957 1 Şubat Sierra Maestra dağlarında Che sıtma olur.26 Mart Newyork Times 'dan Herbert Matthews ile röportaj.29 Mart Verde Savaşı,.23 Nisan Celia Sanchez Röportajı,.25 Mayıs da gerilla savaşının en kızgın günleri,.12 Temmuz da 26 Temmuz hareketinin geri adım atması.Che Guevara komutan olur.Gerilla ordusunun 2 numaralı koludur.30 Temmuz Frank Pais öldürülür.
1958 Radyo hazırlık çalışmaları sonunda Radyo REBEL yayına girer. 8 Mayıs'ta Ordunun karaya çıkışı,24 Mayıs'ta Batista Sierra Maestra'ya yönelik kapsamlı bir hareket başlatır.19.Haziran da iki askeri bölüğe darbe.28 Haziran' kadar savaşılır.11 Temmuz El Jigue Savaşı.Ramos Latour'un ölümü. 31 Ağustos'ta Che ülkenin merkezinde yer alan Las Villas eyaletine doğru yürüyüşe geçer.Camillio Cienfuegos da Pınar del rio eyaletine doğru yürüyüşe geçmiştir.Che'nin birliği Las Villas'ın başkentyi Santa Clara'ya taarruza geçer.
Hayatta kalan arkadaşlarıyla dağlara kaçan Che, gösterdiği cesareti ve askeri yeteneği ile yoldaşları tarafından bir lider olarak görülmüştür. Bazıları ise acımasızlığı nedeniyle Che’den korkmuştur. Gerilla savaşı sırasında pek çok muhbirin, kaçağın infazını yapan Che, 1958 yılının sonunda devrime damgasını vuran olaylardan biri olan Santa Clara saldırısındaki intihar timini yönetmiştir. Gücünü giderek kaybeden Batista en son generalleri ile Castro arasındaki gizli buluşmaları öğrenmiş ve 1959 yılının ilk günü Dominik Cumhuriyeti’ne kaçmıştır
Zaferle sonuçlanan devrim sonrasında Binbaşı Che, Havana’nın la Cabana Kalesi’nin komutanlığına getirilmiş, 7 Şubat 1959 yılında ise resmen Küba vatandaşı ilan edilmiştir. 1959 1 Ocak 'ta Fulgensio Batista uçakla Santa Domingo'ya kaçar."Devrime evet,Darbeye hayır".Che'nin gerilla kolu Havana'ya girerek La Cabana kalesi ele gecirilir. Hukukçu Doktor Manuel Urrutia Leo devlet başkanlığına, Castro da başbakanlığa getirildi. Şubat ayında 6 yıl sonra anne ve Babası ile görüştü.Kızı ve ilk karısı Hilda ile görüştü.Kızı Hilda'nın Küba'da büyümesine karar verdi. 11 Şubat'da bir TV programında Ekonomi yorumu yaparken Toprakların Emilio Zapata yöntemi ile kamulaştırılmasında ısrar etti."Toprak onu işleyenindir." Dedi.
Sağ ciğerinde anfizem teşhisi kondu.Fidel onu tatile gönderdi.2 Haziran'da Aleida March ile evlendi. 14 Haziran'da 31 yaşında Devrimin gezici elçisi oldu.Birleşik Arap Cumhuriyeti(Cemal Abdul Nasır),Şam,Suvevş kanalı ve İskenderiye'yi ziyaret etti Hindistan(Başbakan Jawaharlal Nehru) ,Gandi'nin yakıldığı Jama Masjid tapınağı,Burma ,Tayland,Tokyo(fuji dağı,Sumo güreşi,Hiroşima),
30 Temmuz Endonezya,Singapur,Hongkong,Seyla,Pakistan(uhammet Emir Han)Kahire,Atina.12 ağustos Yugoslavya'ya gitti.Oradan Sudan,Madrit,Roma,Fas.Avrupa,Asya ve Afrika'yı gezen CHE ticari,teknik ve kültürelanlaşmalar imzalar19 Eylül'de Küba'ya döner..28 Ekim'de Camaguey-Santa Clara'ya giden uçak kaza geçirir,Arkadaşı Camillo Cienfuegos ölür.26 Kasım da Küba Vatandaşlığı belgesi aldı.Küba Ulusal Bankasının Başkanı oldu.
7 Ekim’de Ulusal Toprak Reformu Enstitüsü’nde (Department of Industry of the National Institute of Agrarian Reform) başkanlığına getirilir. Kasım ayında ise Küba Merkez Bankası başına getirilmiştir. Sık sık parayı kınadığı ve yürürlükten kaldırılmasını desteklediği için bu görüşünü desteklemek adına Küba paralarını takma adı olan “Che” ile imzalamıştır. Paraların üzerine şeker kamışı toplayan bir köylünün resmini bastırmıştır.1960 ABD Ekonomik baskısı artması durumunda Sovyet yardımı alınıp alınmayacağını Fidel,Che,Raul,Emilio ve Kübalı önde gelen Komünistler tartışılıyorlar.SSCB ile Küba arasında şekerkamışı ticareti başlıyor.SSCB ile diplomatik ilişkiler kurulur.ABD Küba'ya kısmi ambargo uygulanması kararı alır.Küba'da kalan tüm ABD şirketleri devletleştirilir. 4 Mart La Coubre adlı Fransız gemi 70 ton silahla havaya uçtu.75 Kişi öldü.Toplu cenaze töreninde Alberto Korda ünlü CHE Fotoğrafını çekti.16 Mayıs da Hemingway Balık Turnuvasına annesi ile birlikte katildi.24 Kasım da Çin'deyken kızı Aleida Guevara March doğdu.Buradan Kuzey Kore(Kim İl Sung),oradan Moskova ve Prag üzerinden ceşitli antlaşmalar yaparak Küba'ya döndü.
1961 3 Ocak ABD Küba ile diplomatik ilişkilerini Keser.CIA nın örgütlediği karşı devrimci istila planının ilk bölümü olarak Santiago de Cuba ve Havana bombalanır.7 ölü,23 yaralı vardır.Saldırıda ölenler için yapılan törende ve 30 Nisan 'da bir TV programinda Fidel Castro Devrimin hedefinin tamamıyla demokratik bir sosyalist toplum yaratma girişimi olarak tarif eder ve "Sosyalist Devrimimiz"der.20 Şubat Ernesto Che Guevara Sanayi bakanı tayin edilir.Yine CIA nın 1500 paralı askeri Domuzlar körfezine çıkartma yaparak istila girişiminde bulunur.Kiralık askerlerin hepsi ele geçirilir.1961’de Che Guevara, Uruguay’daki OAS (Organization of American States) toplantısına kıtayı savunmak için gitmişti.Montevideo'da tezahüratla karşılandı.Şili'de Pablo Neruda ile tanışır.16 Aralık'ta Santranç ustası Jose Luis Borreras ile bir musabaka yapar.
1962 1 Ocak Devrim Kutlamalarında pilotluk yapar. 20 Mayıs ilk erkek çocuğu Camilo doğdu.Sovyetler ile ABD arasında Füze Krizinin yaşandığı yıllar.13 Agustos Sovyet Büyükelçisi Alexandr Alexiev ile Füze üstleriyle ilgili anlaşma imzalandı. 27 Agustos Che Moskova'ya gitti. Kruşçev ile görüştü.Ruslarla tarım, çelik ve askeri konularda anlaşma yaptı. Çekoslovakya'ya 13 Ekim de Cezayir Devlet Başkanı Ahmet Bin Bella ile görüştü.22 Ekim Kenedy Küba'yı denizden ablukaya aldı. SSCB füzeleri ABD'nin adayı işgal etmeme sözüne karşın adadan çekti.4 aralık 1962 de Kruşçev'in liberalizmine çattı.
1964 17 Mart Cenevre'ye gitti.19 Mayıs'ta annesi vefat eder.9 Aralıkta New York'ta BM toplantısına katıldı konuşması çok etkileyiciydi.16 Aralık Afrika'yı dolaşır.
1965 2 Ocak Brazaville,07 Ocak Gine Cumhuriyeti,15 Ocak Gana,24 Ocak Cezayir,2 Şubat Çin'e geçti,6 Şubat Paris ,Tanzanya,19 Şubat Mısır Cumhurbaşkanı Cemal Abdul Nasır ile görüştü.24 Şubat Cezayire gitti.24 Şubat 'da 5.çocuğu (che)doğdu.13 Mart Prag gezinin son durağı idi.14 Mart'ta Havana'ya döndü.22 Mart'ta Sanayi bakanlığında Afrika gezisi ile ilgili konuşma yaptı.Uruguay'da yayınlanan Marcha adlı dergide "Sosyalizm ve
Kübadaki Ortalama İnsan" yazısında Küba'ya gizli bir "veda" var.Fidel'e veda mektubunu iletir ve Uluslararası bir görevle Küba'dan ayrılır.(Takma bir isimle Afrika'ya gider.Afrika Kurtuluş Hareketi'nde deneyimsiz siyasi savaşçılardan gerilla ordusu oluşturur ama başarılı olmaz.gizli bir şekilde Küba'ya döner.)3 Ekim Küba Komünist Partisi Kuruldu.Fidel CCP'nin büyük halk toplantısında Che'nin mektubunu okur.
1966 5 Ekim Çocuklarını son kez görür. Che devrimci davayı daha iyi olduğuna inandığı koşullar altında sürdürmek için sahte isimle Bolivya'ya gider. Gerilla kampına katılır. Che, Küba sonrasında ilk önce Kongo’daki devrim hareketine katılmıştır. Ardından da Bolivya’ya ulaşmıştır. Buradaki devrim hareketine katılmasının ardından CIA ve Amerikan ordusunun ortak operasyonlarıyla yakalanmıştır. Bolivya ordusu eline teslim edildikten sonra hayatına son verilmiştir. Son zamanlarına şahit olan tanıklar haksız yere öldürüleceğini ifade etmişlerse de infazı engelleyememişlerdir.
Guevera’nın Bolivya’da devrim başlatmak için harekete geçerken tasarladığı planları işlememiştir. Havana’yla telsizlerle kurulan haber ağı neredeyse hiçbir işe yaramamış, Bolivyalı muhalifler söz verdikleri desteği geri çekmiştir. Amerika, Che’nin Bolivya’da isyan başlatmak üzere olduğunu öğrenmiş ve Bolivya Ordusu’nu eğitmiştir. Che’nin yakalanabilmesi Amerikalı askerler, ajanlar ve diplomatların kesintisiz çalışmasıyla sağlanmış, bu uğurda büyük bir seferberlik başlatılmıştır. Guevara, o dönemde sadece düzensiz bir orduyla mücadele edeceğini düşünürken, savaş teknikleriyle eğitilmiş özel birliklerle karşılaşmıştır.
1967 "Gerilla Ernesto Che Guevara'yı ölü yada diri yakalayana elli milyon pezoluk ödül verilecektir" Muhbirlerden biri Che’e ait kampın yerini ihbar etmiştir. Bolivya Özel Harekât Birliği’ne yeri bildirilen Guevera kamp yakınlarında devriye gezerken Ardından kamp kuşatılmış ve Che yakalanmıştır. İlk olarak ayaklarından yaralanmış daha sonrasında teslim olmuştur. bir gün sonra infaz edilmiştir. İnfazını gerçekleştiren asker kurayla seçilmiş, tetiği çekmeden önce fazlasıyla paniklediği için Che şu cümleleri söylemiştir: Buraya beni öldürmeye geldiğini biliyorum. Vur beni korkak, yalnızca bir adam öldürmüş olacaksın.” Yakalandığını öğrenen liderler hemen öldürülmesini emretmiştir. Che, köhne bir alandaki okula götürülmüş ve gecenin geçmesi beklenmiştir. Ertesi gün öğle saatlerinde ise infaz edilmiştir. İnfaz esnasında birçok kez ayaklarından vurulmuştur. Yüzüne ateş edilmemiş ve tanınması amaçlanmıştır. Ceset hastaneye taşınmış ve küvet içinde basına teşhir edilmiştir. Ardından da yeri bilinmeyen bir yere götürülmüştür ama cesedin yakılması ya da gömülmesi konusunda net bilgi, o zamanlar edinilememiştir İnfaz edilme süreci oldukça acı verici olmuş ve özellikle tanınması sağlanacak şekilde infaz edilmiştir. İnfaz sonrasında teşhir edebilmek için yüz bölgesine hiçbir şekilde zarar verilmemiştir.
Honorato Rojas'in evinde Villa Acuna da pusuya düşürülür.Aralarında Che'nin de bulunduğu 17 gerilla askerlerce tutsak alınır.. İnfazdan sonra Che’nin vücuduna, onu çatışma esnasında ölmüş gibi göstermek için defalarca ateş edilmiş, basına fotoğraflar çektirilmiş ve daha sonra kimliği tespit edilmemesi için elleri kesilerek bilinmeyen bir yere gömülmüştür. Kimi kaynaklara göre cesedin önce yakıldığı belirtilir. Fotoğrafların yayınlanmasının ardından “El Cristo de Vallegrande” (Vallegrande İsası) tabiri ortaya çıkmıştır..Kendisi öldürüldükten sonra bile mirası yıllarca devam etmiş ve hala da devam etmektedir. Kitapları, makaleleri, söylediği sözler birçok devrimci ruh için büyük mirastır
9 Ekim saat 13:10 da La Higuera'da Wahington'dan gelen emir üzerine öldürüldü.(Che'nin ceseti Villagrande'de Malta Hastanesine getirilir.
1997 yılında Guevara’nın elleri olmayan cesedinden kalan kemikler Vallegrande yakınlarındaki bir uçak pistinin altından kazılarak çıkarılmış, DNA testiyle kimliği tespit edilmiş ve Küba’ya geri getirilmiştir. Che Guevara’nın öldürülmesi, Latin Amerika sınırları ve üçüncü dünya ülkeleri içindeki sosyalist hareketlere indirilmiş büyük bir darbedir. 1997 yılında Che’in elleri kesilmiş cesedinden geriye kalan kemikler Vallegrande civarındaki bir alandan kazılarak çıkartılmıştır. Önce DNA testi yapılmış; doğruluğu kesinleşince Küba’ya getirilmiştir. Cesedinden kalanlar ve diğer devrimci arkadaşları, Santa Clara’da özel inşa edilmiş anıt mezara, büyük bir askeri törenle defnedilmişlerdir.
Verde Olivo müzesi,Cabaiguan şehri,LaCabana kalesi,1997'de Devrim müzesi.).15 Ekim de Fidel Castro,Che'nin ölümünü doğrular,Küba'da ulusal yas ilan edilir.9 Ekim Küba'da Kahraman gerilla günü ilan edilir.18 Ekim de Fidel,Havana devrim Meydanı'nda yüzbinlerce kişiye Che anısına tarihi konuşmasını yapar.
Bugün Küba’daki çocuklar her okul gününe “Komünizm için öncüler, Hepimiz Che gibi olacağız!” andıyla başlar. Guevara’nın Santa Clara’daki anıt mezarı birçok Kübalı için dinsel bir önem taşıyor.
Ernesto Che Guevara, Küba gerillalarının lideri olan önemli bir isimdir. Çok iyi bir lider olduğu Küba’da görülen hareketten de anlaşılmaktadır. Doktor olan Che, eğitimi sırasında birçok yerde bulunmuş ve bu bölgelerdeki ekonomik dengesizliğin farkına varmıştır. Deneyimlerini bir devrime ulaştırmaya karar vermiş ve harekete geçmiştir. Küba yönetiminin değişmesiyle birlikte buradaki işini tamamlamış ve diğer ülkeler üzerindeki devrim hareketlerine katılmak için yola çıkmıştır. Çeşitli birçok ülkenin devrimlerine destek vermek için
Bu dönemde diğer devrimci hareketlere uzaktan destek vermeye devam etmiş ama yapılan bütün hareketler başarısızlıkla sonuçlanmıştır. 1960 yılında La Coubre isimli silah gemisi patlamasında kurbanlara yardım etmiş ve hepimizin bildiği dünyaca ünlü fotoğrafı 100’ü aşkın kişinin hayatını kaybettiği bu patlama sonrasındaki anma töreninde Alberto Korda tarafından çekilmiştir. La Coubre patlamasının bir kaza mı yoksa sabotaj mı olduğu konusundaysa hala net bir bilgi bulunmamaktadır. Ancak söylentilere göre 76 tonluk cephane taşıyan bu gemi, CIA’de bir ajan olan Batista karşıtı ve Che Guevara rakibi William Alexander Morgan tarafından sabote edilmiştir.
1961 yılında hükümetin kurduğu sanayi bakanlığının başkanı olarak atanan Che Guevara, ülkenin önde gelen isimlerinden biri olmuş ve Küba’da sosyalizmi belirgin hale getirmiştir. Aynı yıl Domuzlar Körfezi İşgali’nde Castro’nun emri ile ülkenin batısındaki bir birliğin başına geçmiş ve burada yüzünden yaralanmıştır. Ancak Che, yaranın kendi silahının ateş alması yüzünden olduğunu söylemiştir. 1962’de Küba Füze Krizi olayında kilit rollerden biri olan Che, 1964 yılında Küba heyeti başkanı olarak Birleşmiş Milletler’e konuşma yapmaya gitmiştir.
Burada ayrıca CBS kanalında yayınlanan Face the Nation isimli programa katılmıştır. Ve bütün dünyanın tanıdığı devrimci bir lider haline gelmiştir. Farklı kişilerle görüşen Che, daha sonra 3 ay sürecek bir geziye çıktı. Cezayir, Gana, Çin gibi ülkeleri dolaşan Che 24 Şubat 1965’de Cezayir’deki konuşmasıyla uluslararası sahnede son kez görünmüş oldu. Ve konuşmasındaki en etkili sözleri; bir ülkenin emperyalizme karşı zafer kazanmasını da yenilmesini de kendi zaferleri ve yenilgileri olarak belirttiği sözleri olmuştu.
14 Mart’ta Küba’ya dönen Che, burada sade bir törenle karşılanmış ve Nisan ayında hem bütün görevlerinden hem de Küba vatandaşlığından ayrılmıştır. Castro’ya bıraktığı veda mektubunda, devrim uğruna savaşmak için gittiğini yazmıştır. 3 Ekim 1965’te Fidel Castro, Che’nin veda mektubunu Küba Halkı’na okumuştur. Ortadan kaybolan Che’nin bu süre içerisinde nerede olduğu bilinmemektedir. Ama konuyla ilgili çeşitli söylentiler vardır.
Bunlardan bir tanesi, Çin Komünist Partisi’ni destekleyen Che’nin SSCB’yi rahatsız ettiği ve Fidel Castro’ya Che yüzünden baskı yapıldığıdır. Diğer bir söylenti ise Fidel Castro’nun Che’nin kendisinden daha popüler olmasından rahatsızlık duyduğu üzerinedir. Che’nin gidişi üzerine pek çok spekülasyon yapılmış çünkü devrimin ikinci önemli isminin özensiz bir mektupla kaçar gibi ortadan kaybolması akıllarda soru işaretlerine neden olmuştur. Nihayetinde Fidel Castro spekülasyonların önüne geçmek için bir açıklama yapmış, konuşmasında Che’nin nerede olduğunu bildiğini ancak bu bilgiyi veremeyeceğini belirtmiştir.
Che'nin Fidel'e veda mektubu
Fidel,
Dünyanın başka ülkeleri benim mütevazi çabalarımın yardımını istiyor. Ben senin Küba'ya olan sorumluluğunun sana imkan vermediği şeyi yapabilirim. Ayrılmamızın zamanı geldi.
Bunu acı ve sevincin karışımıyla yaptığım bilinsin; burada benim kurucu umutlarımın en safını ve sevdiklerim arasında en sevgili olanı bırakıyorum ve beni evladı gibi kabul eden bir halkı bırakıyorum. Bu, benim ruhumdan bir parça koparmaktır. Yeni savaş alanlarında bana vermiş olduğun inancı, halkımın devrimci ruhunu, görevlerin en kutsalı olan nerde olursa olsun emperyalizme karşı mücadele etme görevini yerine getirme duygusunu taşıyacağım.
Başka gökler altında son saatim geldiğinde benim son düşüncem bu halk ve özellikle sen olacaksın. Öğrettiklerin için ve eylemlerimin en son sonuçlarına dek sadık olmaya çalışacağım, örneğin için sana teşekkür ettiğimi, Devrimimizin dış politikası ile her zaman özdeşleştiğimi ve buna devam edeceğimi, sonumun geldiği herhangi bir yerde Kübalı devrimci olmanın sorumluluğunu duyacağımı ve öyle davranacağımı, çocuklarıma ve karıma maddi hiçbir şey bırakmadığımı ve bundan üzüntü duymadığımı, aksine sevindiğimi, onlar için hiçbir şey istemediğimi çünkü devletin onlara yaşama ve eğitim görmeleri için gereken her şeyi vereceğini biliyorum.
Her zaman zafere kadar!
Ya vatan ya ölüm!
Che'nin Ailesine Veda Mektubu
Sevgili Canlar,
Bir kez daha bacaklarımın arasında Rocinante'nin kemikleri fırlamış sağrılarını hissetmeye başladım. Yine elde kalkan, yollara düşüyorum.
Yaklaşık on yıl kadar önce, size yine böyle bir veda mektubu yazmıştım. Hatırladığımca, daha iyi bir asker, daha iyi bir doktor olamamaktan yakınmıştım. Artık doktorlukla ilgilenmiyorum, ama öyle kötü bir asker değilim artık.
Çok daha bilinçli olmanın dışında, hiçbir şey değişmedi özünde; Marksizm anlayışım derinleşti ve netleşti. Özgürlük adına savaşanlar için tek çözüm yolunun silahlı mücadele olduğuna inanıyorum ve bu inanca uygun olarak davranıyorum.
Çokları bana maceracı diyecek, evet öyleyim -ama farklı bir türden- inançlarını doğrulamak için postunu tehlikeye atan türden...
Belki de bu benim son mektubum olacak.
Ölmeye niyetim yok ama, mantıklı ihtimaller arasında bu da var.
Öyle olursa, son kez kucaklarım sizleri.
Sizleri çok sevdim, yalnız bu sevgiyi nasıl ifade edeceğimi bilemedim; aşırı bir katılıkla kendi yöntemlerime bağlı kaldım, ve bazı kereler beni anlayamadığınızı sanıyorum. Beni anlamak kolay değildi, ama salt bugünlük olsun bana inanın.
Bir sanatçının dikkatiyle eksiklerini giderdiğim iradem taşıyacak artık sallanan bacaklarımı ve tükenmiş ciğerlerimi. Bunu yapacağım. Arada bir düşünün yirminci yüzyılın şu fedaisini. Celia'yı, Roberto'yu, Juan Martin'i, Pototin'i, Beatriz'i, herkesi öperim.
Ve isyankâr, başıboş oğlunuz sizleri kucaklar. Ernest.
Bir gün ona vatanı sorulduğunda "Benim vatanım tüm Latin Amerika"demiştir.
17 Ekim 1997’de Che’den geriye kalanlar, Bolivya harekatında ölen diğer 6 yoldaşıyla birlikte Santa Clara’da özel olarak hazırlanmış anıtmezara gömülmüştür. Ölümü ile birlikte ölümsüzleşen Che için dünyanın pek çok yerinde protestolar yapılmıştır. Che’ye ithafen şarkılar, şiirler, makaleler yazılmış, devrimci son sözlerinde onu vuracak kişiye sadece bir adam öldüreceğini söyleyerek ne kadar haklı olduğunu bütün dünyaya kanıtlamıştır.
39 yıllık kısacık ömrüne sayısız şey sığdıran ve pek çok kişi için ölümsüz bir kahraman, bir idol olan Che’nden bu kadar bahsetmişken, ünlü sözlerine değinmemek olmazdı. İşte Che Guevara’nın anlamını hiçbir zaman yitirmeyecek güzel sözleri:
Tüm dünyada bilinen Che sözüdür! Kimilerine göre gerçekçi olmak ile imkansızı istemek arasında büyük bir çelişki olmasına rağmen Che bu sloganıyla hiçbir şeyin imkansız olmadığını vurgulamıştır. Diğer bir ifadeyle; bir slogan haline gelmiş sözüyle Che, gerçekçiliğin hayalperestlik değil düşlerin peşinden koşabilmek olduğunu anlatmıştır. İnsanların Che’ye hayalperest demesi üzerine söylediği bir sözdür. Ve rüyasını hiçbir zaman gerçekleştiremeyeceğini söyleyen insanlara verdiği, bugün bile vermeye devam ettiği açık ve net sözüdür
Che’nin mücadele etmek için gittiği Kongo’dan ayrılmak üzere çıktığı yolda Tanganika Gölü’nü son kez geçerken yazdığı şu cümle ile akıllara kazınmıştır kitap: “Yürüdüğüm yol boyunca kendimi hiç bu kadar yalnız hissetmemiştim.” Evet, Afrika Rüyası; Arjantinli devrimcinin Kongo’da mücadele ederek geçirdiği 7 ay boyunca tuttuğu savaş günlüğüdür.
Bir rüyayı gerçekleştirmek, dünyanın diğer yerlerinde de emperyalizme karşı mücadele etmek, Latin Amerika’daki devrimci dalgayı Afrika’ya da yaymak için gittiği Kongo’da yaşadıklarını dile getirmiştir notlarında Che. Ve kendi deyimiyle, Afrika Rüyası başarısızlık öyküsüne dönüşen bir rüya haline gelmiştir. Bilindiği gibi Che Ernesto Guevara 9 Ekim 1967 yılında Bolivya ordusu tarafından yakalanılarak infaz edilmişti. Öldürüldükten sonra Che'nin elleri kesilmişti ve bu olaydan doğrudan sorumlu olan kişi ise Bolivya ordusunda görevli olan Roberto Quintanilla Pereira'ydı. İşte bu içeriğimizde tüm dünya devrimcilerinin en nefret ettiği kişilerde baş sıraya oynayan Roberto Quintanilla Pereira'yı 3 kurşunla öldürerek Che'nin intikamını alan kadın olarak bilinen Monika Ertl'in hikayesini ele alacağız.
Bu cümlesiyle bir nevi hayatını özetleyen Che, dediğinin arkasında durmuş, devrimci gibi yaşayıp devrimci gibi ölmüştür. Faşistleri, parayı, zenginliği sevmeyen, mala mülke özenmeyen Che, sol görüşlü bir ailenin çocuğu olarak doğmuş ve gerçek bir devrimci gibi hayata veda etmiştir.
Che Guevara, sadece Küba için değil bütün devrimciler için mücadele vermiştir. Zaten 1965 yılında Cezayir’de uluslararası sahneye son kez çıktığında da bu görüşü destekleyen şu sözleri söylemiştir: “…Dünyanın hiçbir yerinde meydana gelen olaylara kayıtsız kalamayız. Bir ülkenin emperyalizme karşı zaferi bizim zaferimizdir, aynı şekilde yenilgisi de bizim yenilgimizdir.”
Var olan bozuk düzene boyun eğmek yerine, inandığı şey uğruna mücadele etmeyi ve hatta gerekirse ölmeyi tercih ettiğini vurgulamıştır. Che, dizlerinin üzerinde yaşamayı adaletsizliğe, bozuk düzene, eşitsizliğe boyun eğmek anlamında kullanmışken, ayaklarının üzerinde ölmek deyimini ise devrimciliği ve bu uğurda hayatından olsa bile yüce bir amaç için canını vermiş olacağına işaret etmektedir.
Monika Ertl, 7 Ağustos 1937 yılında Almanya'nın Münih kentinde dünyaya gelmiş. Sinemacı olan babası 2. Dünya Savaşı'ndan sonra Bolivya'ya yerlemiş ve burada bir yandan film çalışmalarına devam ederken bir yandan da çiftçilik yapmış. Monika'nın hikayesi ise 1952 yılında tam 15 yaşındayken Bolivya'ya gelmesiyle başlıyor.
Monika, Bolivya'ya geldikten sonra babasından öğrendikleriyle o da sinema sektörüne atıldı ve birkaç film çekti. 1958 yılında genç bir kadınken yine Almanya'dan Bolivya'ya göçen bir maden mühendisiyle evlendi. Kocasının işi dolayısıyla bir süre Şili'de kaldıktan sonra Bolivya'ya geri döndüler.
Kaliforniya'ya yerleşmek isteyen Monika'nın bu hayalleri maalesef gerçekleşmedi ve Bolivya'da kaldı. Bu sırada kocasıyla boşandı. Kardeşi Beatrix'in anlattığına göre oldukça çalışkan bir kadın olan Monika yarı zamanlı olarak öğretmenlik yapıyor arta kalan zamanlarındaysa çeşitli seyahatler düzenleyerek çocuklar için yardım topluyordu. İşte bu seyahatler sırasında tanıştığı insanlar Monika'nın ideolojik olarak sola yakınlaşmasını sağladı.
Monika, birçoğu yerli olan yoksul aileler yararına çalışırken gördükleri sayesinde daha da radikalleşti ve Guevarist milislerin oluşturduğu ELN yani Ulusal Kurtuluş Ordusu'na sempati duymaya başladI
Che Guevara'nın öldürülmesiyle ELN'ye katılan Monika burada yerli dillerinde "genç kız" ya da "kız arkadaş" anlamlarına gelen "İmilla" adını aldı. Ailesinden iyice uzaklaşan Monika babası tarafından kovuldu. Bu sırada ailesiyle senede bir defa mektup yoluyla iletişime geçmeye başlayan Monika zaman zaman da deşifre olmamak için onlara şifreli mektuplar gönderdi. Mektuplarda ailesine iyi olduğunu ve onu merak etmemeleri gerektiğini söylüyordu. Yaralı olarak ele geçirilmesine rağmen infaz edilen ve daha sonra da elleri kesilen Che Guevara'nın intikamını almak için tüm solcu gruplar can atıyordu. Ve en büyük hedef de bu infazdan ve ellerinin kesilmesinden sorumlu olan Bolivya Ordusu komutanlarından Roberto Quintanilla Pereira'ydı. Gerilla kamplarında eğitim gören Monika'nın da tek hayali Pereira'yı cezalandırmaktı.
Roberto Quintanilla Pereira can güvenliği endişesiyle Bolivya Hükümeti'nden Almanya'nın Hamburg kentine konsolos olarak atanmasını talep etti. Bu talebi karşılık bulan Pereira hemen yeni görevine ve yeni görev bölgesine atandı.
Pereira'yı cezalandırma kararı alan Monika sahte bir Arjantin pasaportuyla önce İsviçre'ye oradan da Hamburg'a geçti. Tarihler 1 Nisan 1971'i gösterdiğinde tüm zarifliği ve güzelliğiyle Bolivya'nın Hamburg Konsolosluğu'na gider. Kendini öncesinde konsolos Pereira'yla görüşmek isteyen bir Avustralyalı olarak tanıtmıştır. Pereira'nın odasına girdikten sonra çantasında Revolver'ini çıkartır ve yakın mesafeden 3 el ateş ederek Pereira'yı orada öldürür.
Monika 2 yıl Fransa'da kaldıktan sonra 1973 yılında Bolivya'da görüldü. Eski bir Nazi savaş suçlusu olan ve Lyon Kasabı olarak bilinen ve hatta babasının arkadaşı olan, Monika'nın 'amca' diyerek büyüdüğü, 2. Dünya Savaşı sonrası Bolivya'ya iltica ettikten sonra "soğuk savaş" döneminde ABD'nin Latin Amerika'daki sol-devrimci hareketi engellemek adına görevlendirdiği ve Bolivya Hükümeti adına çalışan ajanlardan biri olan Klaus Barbie tarafından tuzağa düşürülerek 12 Mayıs 1973 günü öldürüldü ve bedeni Bolivya'da hiç kimsenin bilmediği bir yere gömüldü.
Kızının ölümünden sonra, Hans Erlt Bolivya’da belgesel filmler çekerek yaşamaya devam eder, İspanya ve Bolivya’da bulunan bazı kurumların yardımıyla bir müzeye dönüştürülen kendi çiftliğinde 92 yaşında (2000 yılında) ölür. Son yıllarındaki sadık arkadaşı eski Alman askeri ceketiyle birlikte buraya gömülür. Mezarı iki çam ağacı ve memleketi Bavyera toprağı arasında durur. Onu hazırlamayı bizzat kendisi üstlenir ve kızı Heidi isteklerini gerçekleştirir. Hans, Reuters’e verdiği bir röportajda şöyle der: “Ülkeme geri dönmek istemiyorum. Benim olan bu toprakta kalmak, hatta burada ölmek istiyorum.”
Bu kadının hayatının bir dönemi, o yıllardaki faşist sağın söylemiyle, “komünizmin” ve böylece Avrupa’da “terörün” kol gezdiği bir ortamda geçti. Birileri için onun adı görevini gerçekleştiren cesur bir kadın, başkaları için gerilla, katil, belki de terörist olarak bellek bahçelerinde takılı kaldı.
Bana göre, bu kendi zamanının ütopyaları için savaşan bir devrimin kadınsı tarafıdır ve Bolivya’da Che’nin öldürülmesi olayına karışan adamların çoğu şiddete uğrayarak öldü ve bu durum bazılarının “Che’nin laneti”ne inanmalarına yol açtı. İlk ölen Bolivya’nın askeri Devlet Başkanı General René Barrientos oldu. Nisan 1969’da bindiği helikopter düştü ve kazanın nedeni bulunamadı. Joacquin’in koluna ihanet eden işbirlikçi köylü Honorato Rojas “ikinci” ELN tarafından 1969 yılının sonunda infaz edildi. İçişleri Bakanlığı’nda Arguedas’ın istihbarat şefliğini yapan ve Che’nin parmak izlerini alan Albay Roberto Quintanilla, Almanya’da öldürüldü.
Barrientos’un kurmay başkanlarından biri olarak 1967’de Che’nin lehine oy kullanan, daha sonra Devlet Başkanı olan Juan José Torres devrilip sürgüne gittikten sonra, Arjantinli ölün müfrezeleri tarafından 1976’da öldürüldü. Bu olaydan sadece iki hafta önce, General Joacquin Zenteno Anaya ne olduğu pek bilinmeyen “Che Guevara Uluslararası Tugayı” adlı bir örgütün üstlendiği bir eylemle Paris’te vurularak öldürüldü.
“Che’nin yenilgisi"nde oynadığı rolden ötürü alkışlanan Yüzbaşı Gary Prado silahlı kuvvetlerde hızla terfi ederek albaylık rütbesine yükseldi. Ancak 1981’de Santa Cruz’da meydana gelen silahlı bir ayaklanmayı bastırma operasyonu sırasında vuruldu ve belinden aşağısı felç oldu. Ordudan general rütbesiyle emekliye ayrıldıktan sonra merkez sol bir çizgi izleyerek siyasete atıldı ve bir süre kadar Bolivya’nın Londra büyükelçiliğini yaptı. Yüzbaşı Mario Vargas Salinas da general oldu ve 1970’lerde diktatör General Hugo Banzer Suárez’in kurduğu hükümette bakanlık yaptı.
Che Guevara’nın yakalanmasına ve infazına doğrudan katılanlar içinde en az ilerleme kaydeden kişi Yarbay Andrés Selich oldu. 1971’de Selich, Devlet Başkanı Juan Jose Torres’in devrilmesini ve yerine sağcı General Hugo Benzer Suárez’in getirilmesini sağlayan askeri isyana önderlik etti. Ne var ki altı ay kadar Banzer’in içişleri bakanı olarak hizmet ettikten sonra yıldızı söndü ve diplomatik sürgün olarak Paraguay büyükelçiliğine atandı. Çok geçmeden diktatöre karşı komplo faaliyetlerine başladı ve 1973’te yeni bşr şsyan başlatmak için gizlice Bolivya’ya girdikten sonra Banzer’in emriyle ordu adına çalışan gangsterler tarafından yakalandı ve öldüresiye dövüldü. Miguel Ayoroa albay rütbesiyle emekliye ayrıldığından beri Santa Cruz’da kapalı bir hayat sürmekte, Che’nin öldürülmesinin bütün suçuna ortak olmuş olan Andrés Selich’in omuzlarına yıkarak olayla ilişkisi olduğunu inkar etmektedir.
Cellat Mario Terán’ın durumu oldukça acıklı. Hayatına kast edileceği korkusuyla Küba’nın ya da müttefiklerinin uzun vadeli hedefi olduğuna inanmış biri olarak, sürekli saklanarak, peruk takıp kılık değiştirerek yaşıyor ve ordunun ayak işlerini yaparak geçimini kazanıyor. Bir ara Santa Cruz’daki Sekizinci Tümen karargahının subay kantininde çalışmış. Terán derin acıları olan bir adam. Kendisini Che’nin yenilgisine katkıda bulundukları için şan ve şeref kazanıp ünvanlar alan, kitaplar yazan yüksek rütbeli subayların günah keçisi olarak görüyor. 9 Ekim 1967 günü La Higuera’da yaşanan olaylar hakkında konuşmak istiyor, ama sadece para karşılığında.
gözlerimizın ışığında bizi bu cümleyi bir kez daha yansıtmaya zorluyor:
“Bir kadının değerini asla küçümsemeyin.”
Bütün dünyada solun bayrak adamı olan Ernesto Che Guevara'nın 39 yıllık hayatı Amerikan emperyalizmine karşı mücadele ile geçmiştir. Hayatını da bu yolda kaybetmiştir. Dolayısıyla, İsmail Kahraman'ın Che Guevara'ya "katil" demesi, ömrü boyunca bulunduğu siyasi duruşun getirdiği şartlanmışlığın neticesidir.
Che Guevara ise şöyle diyordu:"Emperyalizmin bir dünya sistemi olduğunu, kapitalizmin son aşaması olduğunu aklımızdan çıkarmamalıyız ve o, dünya çapında yenilgiye uğratılmak zorundadır. Bu mücadelenin stratejik sonu, emperyalizmin yıkılması olacaktır. Bize, bu dünyanın sömürülenlerine ve az gelişmişlerine düşen pay, emperyalizmin temellerini ortadan kaldırmaktır: Biz ezilen uluslar, onlara sermaye, hammadde, teknisyen ve ucuz emek vererek ve onlardan yeni egemenlik araçları olan yeni sermaye, silah ve her çeşit materyal alarak mutlak bir bağımlılık içine sürüklenmekteyiz. Emperyalizmin yıkılması hedeflenirken, onun başını kimin çektiği kesinlikle belirlenmek zorundadır. Bu, ABD'den başkası değildir. Zafer umutlarımızı şöyle özetleyelim: Emperyalizmi, en sağlam siperi olan ABD tarafından yürütülen baskıyı bertaraf ederek, topyekûn yok etmek. Taktik yöntem olarak, düşmanın kendi varoluş temellerinden, yani kendine bağlı bölgelerden sökülerek, kendi bölgelerinin dışında bir zorlu savaşa sokularak, tek tek ya da gruplar halinde halkların tedrici kurtuluşunu sağlamak. Bizim her eylemimiz emperyalizme karşı bir savaş çağrısı ve insanlığın en büyük düşmanı ABD'ye karşı halkların birliği için bir savaş marşıdır. Ölüm, nereden ve nasıl gelirse gelsin, savaş sloganlarımız kulaktan kulağa yayılacaksa ve silâhlarımız elden ele geçecekse ve başkaları yeni savaş ve zafer naralarıyla ve de mitralyöz sesleriyle cenazelerimize ağıt yakacaksa, hoş geldi, safa geldi." Gençliği, ABD'nin Yeşil Kuşak projesine hizmetle geçenler, bu sözleri anlayamaz! Fakat şu bir gerçek ki, Fidel Castro da Che Guevara da Atatürk'ü örnek almıştı. Araştırmacı Dursun Özden, "1967 yılında Bolivya'da öldürüldüğünde Che Guevara'nın sırt çantasından; Atatürk'ün Büyük Nutuk'u çıkmıştır" bilgisini Türk kamuoyuna ilk sunduğunda, kimse inanamamıştı! Ancak Fidel Castro'nun, 12 Mayıs 1961 tarihinde Havana'da görevli genç Türk diplomatı Bilal Şimşir'den Nutuk'u istediği ortaya çıktı. Castro, Nutuk'u okuduktan sonra Che Guevara'ya vermişti. Öldürüldüğünde sırt çantasından çıkan kitap, o kitaptı! Diğer kitaplar, Nazım Hikmet'in "Kuvayı Milliye Destanı" ve bir şiir antolojisi idi. Zaten Castro, İstanbul'daki Habitat toplantısında "Asıl devrimci Mustafa Kemal Atatürk'tür. Ben bir devrim yaptım, ama O'nun yaptıklarını asla başaramazdım. Sakın kendinize başka esin kaynağı aramayın" dememiş miydi?Castro, ayrıca Dursun Özden'e de "Atatürk varken, Türk gençleri neden kendilerine başka önder arıyor? Atatürk, 1919'da Anadolu'dan düşmanları kovmak için Bandırma Gemisi'yle Samsun'a çıktı. Ve anti-emperyalist bir savaş verdi ve zafere erişti. Biz, Atatürk'ün bu devrimci savaşından etkilendik-esinlendik ve tam 40 yıl sonra, 1959'da Granma Gemisi'yle Havana'ya çıktık. Ülkemizden emperyalistleri ve iş birlikçisi faşist Batista rejimini kovmak için... Biz de zafere eriştik. Bizim ve tüm mazlum halkların esin kaynağıdır Kemal Atatürk... Atatürk'ün kıymetini bilin ve kendinize başka önder, yol ve yordam aramayın..." dememiş miydi?Atatürk'ü sevmeyenler, onu örnek alanları da karalar elbette.
Che öldürüldüğünde sırt çantasından Atatürk’ün Nutuk kitabının çıktığını duymuş olabilirsiniz. Ancak bu söylentinin doğru olduğuna dair hiçbir belge bulunmamaktadır. Zaten küçük bir araştırma yaptığınızda, Che’nin sırt çantasından çıkan şeyler arasında Nutuk olduğuna dair elle tutulur hiçbir şey olmadığını siz de göreceksiniz. Hatta bu konu üzerine yazılan pek çok kaynakta, Che ve Nutuk hikayesinin bir şehir efsanesi olduğu söylenmekte ve husus epey eleştirilmektedir.
9 Ekim 1967’de öldürülen Che’nin sırtından çıkan kitaplar konusundaki en güvenilir bilgiye gelince ise bunun Bolivyalı gazeteci-tarihçi Carlos Soria Galvarro’nun söyledikleri olduğunu görüyoruz. Che’nin Bolivya’da geçirdiği yılları araştırarak, bunun üzerine 7 cilt kitap yazan Carlos Soria Galvarro devrimcinin çantasından 5 tane kitap çıktığını belirtmiş. Bunlar;
Marx: Ekonomi Politiğin Eleştirisine Katkı;
S. R. Vigosky: Güncel Kapitalizm Teorileri Üzerine Makaleler;
H. B. Philips: Analitik Geometri;
Paul Carrell: Geliyorlar;
Luis Peñaloza: Bolivya Ekonomi Tarihi Kitabı; olarak belirtilmektedir.
Carlos Sorio Galvarro bu bilgilerin yanı sıra Che’nin çantasından 5 sayfalık bir kitap listesi çıktığını da belirtmiş. Devrimcinin kitap listesinde Lenin’den Trotsky’ye Hegel’den Stalin’e Dostoyevski’den Engels’e varana kadar pek çok ünlü isme yer verilmiş. Ayrıca Galvarro’nun öne sürdüğü listede Mustafa Kemal’in değil ama Nazım Hikmet’in Yaşamak Güzel Şey Be Kardeşim isimli kitabı da bulunuyormuş.
Che’nin düşmanları onu öldürdükten sonra, tarihini de saptırmak istediler. Onun hatırasını, mirasını silmeye, yalan yanlış şeylerle zedelemeye çalıştılar. Jose Marti (Küba’nın milli kahramanı) “İnsan, başkaldırısının büyüklüğüyle ölçülür” demişti.
Che nin oğlu şöyle der.Babam dev bir imparatorluğa kafa tuttu. Ahlaki açıdan tertemizdi. İnsanların hayran olacağı, takip edeceği bir örnekti. Che’ye dil uzatan birinin, öncelikle onun tarihiyle ilgili bir iki şey biliyor olması gerekir. Sağcı, solcu fark etmez, eğer dürüst bir insansanız, hassas bir insansanız, en azından şöyle dersiniz: ‘Yahu bu ilginç, enteresan bir insan’. Ve öğrenmek istersiniz. Che, her şeyden önce büyük bir hümanistti. O koşullar içinde sadece silahlı mücadele yolu açıktı. Başka bir şansları yoktu.
39 yıllık kısacık ömrüne sayısız şey sığdıran ve pek çok kişi için ölümsüz bir kahraman, bir idol olan Che’nden bu kadar bahsetmişken, ünlü sözlerine değinmemek olmazdı. İşte Che Guevara’nın anlamını hiçbir zaman yitirmeyecek güzel sözleri:
Her şey çocuklara daha mutlu bir Dünya bırakabilmek içindi
Bir çiçeği öldürebilirsiniz ama baharı öldüremezsiniz
Dik dur Ve gülümse .. Bırak Neden Gülümsediğini Merak etsinler
Tek amacım, gittikçe soğuyan bu dünyada üşüyen halkların ısınabileceği, paylaşılan ateşler yakmaktı.
Özgürlüğün en büyük düşmanı, halinden memnun olan kölelerdir
Hayat Korkakları Affetmez. Kaybettiğin tek savaş, uğrunda savaşmaktan vazgeçtiğindir. Kaybetmekten korkma; birşeyi kazanman için bazı şeyleri kaybetmelisin. Ve unutma; kaybettiğinde değil, vazgeçtiğinde yenilirsin.
Ezilen halkı anlamak için komünist, sosyalist, solcu, sağcı, ateist ya da dindar olmak gerekmiyor... İnsan ol yeter..!
İnsanlık aşkı, doğruluk ve adalet aşkı. Bunları taşımıyorsa benliğinde, gerçek bir devrimci değildir o.
Hayatta daima gerçekleri savun! Takdir eden olmasa bile, vicdanına hesap vermekten kurtulursun
Ölüm nereden ve nasıl gelirse gelsin.. Savaş sloganlarımız kulaktan kulağa yayılacaksa ve silahlarımız elden ele geçecekse ve başkaları mitralyöz sesleriyle, savaş ve zafer naralarıyla cenazelerimize ağıt yakacaklarsa ölüm hoş geldi, safa geldi.
Sömürüye, adaletsizliğe, eşitsizliğe ve yoksulluğa doğuştan düşman, Gerçekçi ol, imkansızı iste diyen Ernesto Che Guevara, insanlığın ve tarihin ufkunda bir şimşek gibi çaktı. Devrimcilik ne bir sıfat ne de bir isimdi onun için, yaşamın ta kendisiydi.
Günümüzde Che resimli tişört giymek, evine Che’nin fotoğrafını asmak için devrimci olmaya gerek yok. Dünyada sadece Che’nin resmi bulunan tişört, yıldızlı bere vb. ürünleri pazarlayan onlarca şirket bulunmakta. Tüketim kültürünün bir sonucu olan popüler kültürün içerisinde Che. Dünyada yüzbinlerce insan, Che’nin resimlerinin bulunduğu tişörtleri giyiyor. Bu kalabalığın büyük bir oranının da resimli tişörtünü giydiği Che’nin adını bilmenin ötesinde onun yaşamı ve savundukları konusunda pek de fikirleri yok aslında. Dünya durdukça CHE nin anısı yaşayacaktır.
FAYDALILAN ESERLER
1. CHE GUEVARA GÜNLÜKLERİ
2. BİYOĞRAFİ Che Guevara Biyografi.info.
3. 35 Maddeyle 'Son Devrimci' Ernesto Che Guevara'nın Hayatı – ListeList
4. Ölümünün 49. Yıl Dönümünde Muhtemelen Bilmediğiniz 18 İlginç Bilgi .https://onedio.com ›
5. Bolivya Günlüğü 1968
6. Savaş Anıları 1963
7. Che GUEVARA - Ana Sayfa - Siir.gen.tr
8. Che Guevara Kimdir? Hayatı, Kitapları ve Sözleri May 25, 2017 Kimdir Nesrin Bayraktar.
9. Afrika Rüyası Motosiklet Günlükleri
BAHRİ KILINÇEL KONYA AYDINLAR OCAĞINININ EYLÜL AYI KONFERANSINDAN